Mutlu Ölüm Dönümleri
İyi Dost:
Paul ve paula uyumlu bir çift olup hayatlarını birleştirmişlerdi bu evlilik 1.yılını doldurmalarına 15 gün kala paul’ün yakın dostu ve sağdıcı emlak milyoneri michael’in davetini kabul ederek, michael’in gönderdiği biletlerle Karayipler’de bulunan tatil cennetine uçtular. Alana indiklerinde onları karşılayan görevliler. Paul ve paulayı kısa süren bir tekne yolculuğundan sonra kutlamanın yapılacağı bungalow tarzı ağaç kulübelere getirdiler. Paula odaya girdiğinde kulübenin içerisinin çok geniş iki katlı bir şekilde ağaç kullanılarak yapılmış, duvarlarının yerli halkın kullandığına benzer kılıç, pala, ok, mızrak, balta gibi savaş aletleriyle süslendiğini görünce şaşkınlığını gizleyemedi.
-Vay canına, dışarıdan tahta bir kulübeye benzerken içerisi sanki bir şato, paul aşkım şu savaş aletlerine bak ne kadar otantik değil mi? michael’e bunun için teşekkür etmelisin. Yok hayır, dur, dur ben kendim arar söylerim.
-Pöh, ne var ki bunda? Michael’in bunlara çok para harcadığını düşünmüyorum, ucuza yapılmış kulübeler, ağaç değil mi? hem silahlar çok eski görünüyor. Top, tüfek varken bunlar ne işe yarar ki zaten sadece süs.
-Paul, bizi bu cennet yere getirdi. Sen kalkmış silahlar eski kulübeler ağaç diyorsun.
-Evet, hanımefendi, kulübe sedir ağacından yapılmıştır. Silahlar ise burayı mesken tutan ataların olan deniz korsanlarından kalma silahlar.
-Michael! Ne hoş sürpriz
Paula koşarak kapının önünde duran michael’in boynuna sarıldı ve öptü. Bu duruma paul kızmasına rağmen bir şey söylemedi.
-Hoş geldin mike.
-Selam paul, aslında ben dünden beri buradayım işlerden biraz uzak kalmak bana da iyi gelecektir.
-Gelsene içeri
-Hayır, sevgili dostum biraz işim var ama paula’yı birkaç dakika alabilir miyim? Ona söyleyeceklerim var.
-Tabi olur.
Paula, mike ile sarmaş dolaş aşağı kumsala kurulmuş, şemsiyelerin altındaki masalara oturarak yaklaşık yarım saat konuştular. Paul bu duruma da kızdı kendi kendisine “Şuna bak milyonerimiz, meşgul, bana vakit ayıramıyor ama paula ile epeydir konuşuyorlar. Sanki yakın dostu ben değil de paula”
Bu bekleyiş sırasında kulübe içerisindeki mini barı açan paul viski şişesini neredeyse bitirmişti. Artık hava kararmak üzereyken paula kapıdan içeri girdi. Paul alkolünde verdiği alaycı bir ses tonuyla:
-Sevgili dostum mikei(mayki) bu kadar zamandır neler anlattı? Sana.
Alkol ve Tehlikeli Düşünceler:
-Şey aslında hiç
-Bu kadar zamanı hiç konuşmak için mi ziyan ettiniz?
-Bilirsin işte havadan, sudan.
-Durum vahim o zaman.
-Kes şunu birazcık dahi olsa onun yaptıkları için minnettar olamıyor musun?
-Ne? Evet, haklısın onun yaptıklarını sana ben sağlamalıydım ama yaklaşık 8 aydır işsizim. Evet seni düzgün bir balayına götürmeliydim ama o lanet firma beni göreve çağırdı, gidemedik. Bunun karşılığında zam yerine ne aldım? İşten çıkış bildirgesi.
-Kendine bu kadar yüklenme hayatım kıt kanaat de olsa benim bir şikâyetim yok.
-O zaman geldiğimizden beri her şeye hayretle bakman beni hasta ediyor.
-Oh aşkım, seni seviyorum, sadece birazcık seninde benimde rahatlamaya ihtiyacımız var. Senden istediğim sadece anın tadını çıkarman.
-Tamam, ok öyle yaparım. Dedikten sonra paul sabaha kadar yatakta sızıp kalmıştı. Ertesi gün saat öğlen olmak üzereyken uyanan paul’ün müthiş bir şekilde başı ağrıyordu. Başını tutarak uyandı. Banyoya giderek bir duş aldı. O an fark etti ki paula yatakta değildi. O paspal haliyle salona indi orada da değildi. Mutfağı kontrol ettiğinde hazırlanmış kahvaltı masasına iliştirilmiş bir not bulunmaktaydı.
“Aşkım ben bu gün erkenden kalkarak kahvaltımı yaptım plaja gidiyorum, eğer öğleye kadar plaja gelemezsen mike beni adayı gezmeye götürecek sakın merak etme sevgiler karın paula”
Paul bu duruma daha da sinirlenmişti:
-Lanet olsun bu daveti hiç kabul etmemeliydim.
Paul tekrar salona giderek kendisine içecek bir şişe ve bardak kapıp buzla doldurdu. İçmeye başladı, mini bar içerisindeki tropikal içki ve içeceklerin neredeyse hepsini tek, tek denedi, Akşamüzeri dört çeker arazi araçlarından birisi kapıya yanaştı. Bu eşi paula ve mike’tı onu ve adlılarını kapıya kadar bırakan mike içeri girmeden gaza basıp uzaklaştı. Onun gidişini bir süre seyreden paula o uzaklaştıktan sonra paula bir sürü poşet dolusu eşya ve kıyafetleri kucaklayıp üst katta bulunan yatak odasına girdi. Karanlık odada bulunan pencere önünde duran paul yavaşça içkisini yudumlamaktaydı. Odaya giren paula ışığı yakınca hafif irkildi.
-Ahh! Aşkım beni korkuttun, bütün gün burada mıydın? Plaja gelmedin.
-Aslında ben sormalıyım asıl sen neredeydin? Veya siz mi? demeliydim.
-Saçmala aşkım bütün gün canım sıkıldı neyse ki? Mike imdadıma yetişip bir ada turuna çıkardı. Bunları da bana hediye olarak aldı. Bu da senin için.
Hediye paketini parçalayarak açan paul iskelet şeklinde ağaçtan oyulmuş bir bardak olduğunu gördü.
-Bu ne şimdi?
-Beğenirsin sanmıştım ada yerlilerinin yaptığı ağaç bir bardak
-Aman çok ihtiyacım vardı.
-Azıcıkta olsa sevinemez misin?
-Evet, gülümse memnun ol, anın tadını çıkar.
-Beş parasız olman umurumda değil, işsiz olman da biliyorum daha iyi bir iş bulacaksın. Hem bu gün mike ağzından kaçırdı iş teklifini geri çevirmişsin.
-Onun vereceği sadakaya ihtiyacım yok
-O güveneceği birini istiyormuş aslında
-Hah güvenilir, aynı şeyi bende söyleyebilsem.
-Senin sorunun ne?
-Yok, bir şey sen keyfine bak ve beni yalnız bırak.
İçki ve İçki :
Geri kalan günler boyunca paul kendisini içkiye vermişti. Paula ise sabahları plaj bahanesi ile çıktıktan sonra akşamları mike, aracı ile paula’yı pahalı hediyelerle kulübeye bırakıyor ama o asla içeri girmiyordu. Paul gün geçtikçe bu duruma daha çok kızmaya başlamış, bu kızgınlık artık kıskançlığa dönüşmüştü. Aslında bu kadar içmeyip paula döndüğünde sızmamış, kafayı bulmamış olsa konuşup ona bu durumu anlatabilecekti ama sabah erken saatlerde başlayan içki âlemi akşam olduğunda onda en ufak bir enerji bırakmadığından ya saçma sapan bir konuşma yapıyor ya da bir köşe de sızıp kalıyordu. Sabahları ise uyandığında paula zaten çoktan gitmiş oluyordu. Tatillerinin bitmesine 24 saat kalmışken paul, mike,ı cep telefonundan arayıp acilen gelmesini gerektiğini söyledi.
-Paula ile alışverişte olan mike ortamı bozmamak için onu özel şoförüyle bırakarak paul’ün yanına geldi. Kapalı olan kulübenin kapısını açarak içeri girip seslendi.
-HEY PAUL! NEREDESİN?
Yatak odasının kapısı açıldığında paul içeriden omzundan oklar ve yayları sırtına asılmış elinde kocaman bir mızrakla çıkageldi.
-Haha ha! Paul bu senmisin sevgili dostum ne bu halin? Çok komik olmuşsun.
-Demek komik buldun, aslında ben buraya geldiğimden beri pek gülmedim, yakın dostumla konuşup dertleşemedim bile.
-Meşguliyetimden bahsetmiştim biliyorsun zaten bu akşam sana açıklayacağımız şeyden sonra…
-Şii, şii dur! Zaten her şeyi biliyorum
-Biliyor muydun? Oh şimdi daha da rahatladım, bu kadar işi büyük bir gizlilik içinde sürdürmek ne kadar da zor oldu biliyor musun? Ama keşke akşama kadar bunu saklasaydın. İtiraf et paula bunu ağzından kaçırdı değil mi? ben sırf bu yüzden günlerdir kulübenize bile girmiyorum, çünkü güler durumu açık edersin sır tutma konusunda iyi değilim. Söylesene dostum nereden öğrendin.
Kıskançlık Krizi:
-Aslında paula ağzından kaçırmadı. Paula dün akşam senin yazdığın notu düşürmüş onu buldum, böylece aklımdaki her şey berraklaştı. Aynen şöyle yazmışsın “Sevgili paula ona bir an önce anlatmak için can attığını biliyorum ama sık dişini sadece 1 gün daha sevgiler Michael” Mike sen benim dostumdun, kardeşimdin, benim karımdan başka yatacak birini bulamadın mı? Ben bunu ikinizin de yanına bırakmayacağım.
-Ne yatmak? Hey neler saçmalıyorsun? Hem ne geveliyorsun ben burada senin için bulunuyorum aaaaah! Yapma paul çıldırdın mı?
Paul elinde tutuğu mızrağı fırlatmış adeta michael’sı tahta duvara adeta çivilemişti. Michael ne kadar çabalasa da kurtulamıyordu. Paul hemen ok ve yayları çıkarıp balkonun merdivenine dayayıp tek, tek
Fırlatmaya başladı. Michael her ne kadar onu durdurmak için sözler sarf ettiyse de bir süre sonra sesi soluğu kesilmiş duvarda heykel gibi kalmıştı. Tüm bunlar olurken kapının önünde bir araç durdu bu mike’ın şoförü ve paulaydı. Elinde alışveriş poşetleriyle alacakaranlık salona girdi. Basamaklara yöneldi, karanlıkta mike’ın duvara mıhlanmış cesedini fark etmedi. En üst basamağa geldiğinde bir elinde pala diğer elinde balta ile yarı çıplak oturan paul dikkatini çekti. Elindeki hediye paketleri şaşkınlıktan aşağı yuvarlandı.
-Paul aşkım bir yerini mi kestin elindekiler de ne?
-Kıyafetlerimi beğenmedin mi? otantik kıyafet demeyecek misin? Amerikan yerlileri gibi giyindim. Bir kafa derisi yüzdüm ve bunlar benim kanım değil, hem dekorasyon hakkında bir şey söylemedin.
Paula, arkasına baktığında duvara zımbalanmış, Mike’in cansız bedeni görünce çığlık attı. Paul ise hiç acele etmeden beline kılıcı sokup bir viski şişesi eline aldı. Şişeyi tepesine dikerken basamakları yavaşça inip paula’nın durduğu basamağa ilerlediğinde korkudan donmuş gibi duran paula geri doğru adım atarak uzaklaşmaya çalıştı. Paul alaycı bir ses tonuyla:
-Dekorasyon hakkında bir şeyler söylemeyecek misin? Gerçi mike gizli yaptığınız her şeyi bana anlattı.
-Anlattı mı? o halde onu nasıl oldu da öldürdün? O her şeyi senin için yapmıştı.
-Her şeyi mi? karımla yatması da bunlara dâhil miydi?
-Ne? Hayır olanları yanlış anlamışsın.
-Gel buraya sürtük ben her şeyi biliyorum.
Paula kapıyı açarak kaçmaya çalışır. Paul çok sarhoşta olsa o fazla uzaklaşamadan onu kulübenin önünde bulunan ahşap balkonda sıkıştırıp sert bir tokat attı. Yere serilen paula’nın gırtlağını sıkmaya başladığında paula son bir gayretle:
-Dur! Yapmaaa.. Yandaki kulübeye bakınca anlayacaksın.
-Boş versene ben her şeyi anladım.
-Sana her şeyi açıklayacaktık, oraya baktığında anlayacaksın ben ha…uu
Paul daha fazla konuşmasına müsaade etmeden paula’yı boğarak öldürdükten sonra belindeki pala ile başını kesip saçlarından kavrayarak tutar içeri dönmek üzereyken. Paula’nın söyledikleri aklına gelir “Dur bakalım be demişti. Yandaki kulübeye bak anlarsın, hmm tamam sıra diğer kulübe de” Paul eline tuttuğu paula’nın kesik başını yanında sallayarak yaklaşık 15 metre uzaklıkta bulunan kendi kulübelerine benzeyen başka bir kulübenin kapısının önüne gider. Önce camdan içeriye bakar ama ışıklar sönmüş olduğundan bir şey göremez kapıyı yokladığında açık olduğunu fark ederek iterek içeri giren paul salonun tam ortasına geldiğinde birden bire nikâhlarına katılan neredeyse tüm dostları ve aileleri “SÜRPRİZ” diye hep bir ağızdan bağırarak konfetiler atarak alkışlamaya başladılar. Duvarda asılı kocaman bir yazı göze çarpıyordu. “Evlilik yıl dönümünüz kutlu olsun yakında baba olacaksın paul.” Yazılıydı. Kısa bir sessizlik sonrası kulübenin civarında kulakları sağır eden çığlıklar bir birini takip ediyordu.