Kara Büyü
Bölüm 1: Kimim ben?
Kara Büyü : Ormanda değişik kuş sesleri birbirine karışıyor neşe ile ötüşüyor, maymunlar daldan dala atlıyor. Yerde karıncalar kış hazırlığı yapma çabasında, bir kaya üzerinde bir çift iguana güneşlenmekte. Bir patlama ardından beyaz bir ışık ardından büyük sessizlik sonrası ormanın tam orta yerinde andan üryan bir erkek yatmaktadır. Bu adam yavaşça doğrulup etrafına bakındı. Bir süre etrafı süzdükten sonra ellerine ayaklarına baktı. Elleri koyu yeşile çalan pullu bir yüzeye sahip bir pençeyi andırıyordu. Ayağa kalkan adam başını tutarak ve yalpalayarak şırıltısı duyulan ırmağa giderek yüzünü yıkadı.
Tam işini bitirmişti ki suyun üzerinde olan yansımasını gördü, başı kel ve sivri dişleri kaplanı andıran keskin bir yapıda kulakları yana doğru geniş ve sarkık duruyordu. Eliyle yüzünü yoklayıp “Aman Tanrım! , korkunç” sonra koşarak ormanın içlerine doğru ilerledi. Az ileride yükselen dumanı fark edip o yana doğru yavaş ve sessizce ilerledi. Bu taştan yapılmış önünde kocaman bir ateş yanan bir kulübeydi. Kulübenin önünde yanan ateşe yaklaştığında kulübenin kapısında Beyaz tenli, genç, güzel ve bikiniye benzeyen leopar derisi elbisesiyle sarışın bir kız belirdi. Hiç korkmadan yaratığa benzeyen adama ilerleyerek elini uzattı.
-Gel korkma sana zarar vermem, aklında birçok soru vardır. Kim olduğunu neden burada olduğunu ve hatta ne olduğunu bilmiyorsun.
-Evet haklısın.
-Benim adım Kira, sen adını bilmediğine göre sana da bir isim bulalım mesela Borg’a ne dersin?
-Sevdim, evet ben Borg peki ben kim olmak ben, sen kim?
-Dedim ya ben kira, ikimizin de bir ortak amacı var. İkimizi de yaptığı büyülerle buraya mahkûm eden Büyücüler kraliçesi Hamilla eğer onu öldürebilirsek üzerimizdeki büyüsü ortadan kalkacak. Yarın sabah kara dağlara doğru yola çıkacağım sen de yardım edersen bunu başarabiliriz.
-Bu halde yaşamak kötü denemek için var ben
-Güzel yat ve dinlen yarın zor bir gün olacak
Ertesi sabah iki arkadaş hazırlık yapıp yanlarına yiyecek ve su aldılar, tam yola çıkacakları sıra kira “Neredeyse unutuyordum biraz bekle…” dedikten sonra taş kulübeye girerek birkaç dakika sonra elinde bir kılıçla çıktı.
-Al bunu lazım olacak bunu sen gelmeden önce sihirle kaplamıştım
Borg hayretle:
-Ne sen de? Büyücü olmak.
-Ne? Hayır! Ama bazı büyüleri bildiğim doğrudur. Endişelenme şu ana kadar kimseye kara büyü yapmadım.
Borg ikna olduktan sonra iki arkadaş yola koyuldular.
Bölüm 2: Mezarlık yolu
Saatlerce ormanın içinde yürüdüler akşam karanlığı çökmek üzere iken ormanın bittiği yere ulaşmışlardı. Burası ucu bucağı olmayan eski bir mezarlığın kıyısıydı. Kira “Sanırım bu günlük bu kadar yeter gece mezarlığa girmemiz bizim için iyi olmaz yarın devam ederiz” dedi. Gün boyu yürümekten asla şikâyet etmemiş olan borg başıyla onayladı. İki arkadaş tek kelime etmeden bir şeyler yedikten sonra yattılar. Sabah kalkıp hazırlık yaparken kira “Borg beni iyi dinle, bu mezarlık, Kraliçe hamillayı öldürmek için yola çıkan askerlerin ve düşmanlarının gömüldüğü mezarlık yakalanıp öldürülmemiz halinde gömüleceğimiz yer burasıdır. Unutma önden ben gideceğim benim bastığım yerlere bas ve hiçbir şeye dokunma”
Borg bir şey demeden başıyla onayladıktan sonra yola çıkıp ilerlemeye başladılar. Yıkılmış mezar taşları çürümüş iskeletler kırık mezar taşları buranın uzun yıllar önce yapıldığını doğruluyordu. Kira toprak yol üzerinde yeşil çimenlerin olduğu ince ve küçük bir patika yol üzerinde ilerliyordu. Bu yol haricinde mezarlar hemen patikanın ilerisinde başlıyordu.
Borg :
-Kraliçe kaç mevsimdir var
-Kimse yaşını bilmiyor belki 1000 belki 2000 yaşında
-Peki sen nereden her şeyi bilmek?
-Anlaşmamız kraliçenin yanına kadar seni, götüreceğim sen onu öldüreceksin, büyü bozulacak herkes kendi hayatına dönecek o zaman ortaklığımız bitecek. Beni dinlersen yaşarsın tüm bilmen gereken bu kadar.
–Borg seni anlamak kira
Kira konuşma sonrası önüne dönerek yola devam etmeye başladı. Borg ise yeşil çimenli yolun hemen iki adım ilerisinde sarı ve güzel açmış bir çiçeği görerek yana doğru iki adım atıp çiçeği kopardı. Kendi kendisine “Borg bu çiçeği nereden? Tanımak” diye geçirirken hemen yerden çıkar birkaç tane el borg’u bacaklarından yakalayıp, toprak yoldan mezarlıkların bulunduğu ve daha fazla elin çıktığı yere doğru sürüklemeye başladı.
Kira sesi duyarak arkasını döndüğünde korkunç bir manzarayla karşı, karşıyaydı. Panikle seslendi “Borg seni sürüklemelerine izin verme kılıcını kullan bunlar kraliçenin ilk koruyucuları zombiler” Borg bunu duyunca kılıcı belinden çıkarıp onu tutan elleri bileğinden kesmeye başladı. Kira yine seslendi “Çabuk çimenlerin üzerine koş” Borg biraz korkmuş ve can havliyle kendisini çimenlerin üzerine atıp oraya uzandı, toprak altından çıkan eller ortadan kayboldu. Borg derin bir nefes aldı. Kira gülerek “Koca bebek iyi kurtuldun bir dakika gözümü üzerinden ayırdım ne yapıyordun orada? Hiçbir şeye dokunma demiştim”
Borg toprak üzerinde duran kopardığı çiçeği eliyle işaret etti. Kira “Evinin yakının da bu çiçeklerden çok vardı. Büyü kalkınca her şey düzelecek”
Bir süre sonra mezarlığın bittiği ve uçsuz bucaksız çölün başladığı yere gelmişlerdi. Kira İleride kuyunun olduğu yeri göstererek “Suyumuzu doldurmalıyız geceyi burada geçirelim yarın devam ederiz dedi” yeşil birkaç ağacın olduğu bu yerden sonra sap sarı kumların parladığı uçsuz bucaksız çöl önlerinde duruyordu.
Bölüm 3: Sarı kumlarda, Kara Ölüm
Sabah iki arkadaşı uyandıran siyah bir Karga’nın ötüşüydü. Kira korku ve telaşla ayağa fırladı. “Hayır! Hayır olamaz çok erken daha” diyor ve bunu defalarca tekrarlıyordu. Borg eline kılıcını aldı, anlamsızca havaya bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. En son pes eden borg gök yüzüne donmuş gibi bakan kirayı sallayarak “Neler oluyor? Bana da söyleyecek misin?” Kira titreyerek “Onun için geldiğimizi öğrenmiş bunu yanımıza bırakmayacaktır.”
Borg elinde tutuğu kılıcı tekrar yerine takarak “Hıh! Ben de bir şey oldu sanıyor er ya da geç zaten öğrenecekti” diyerek eşyalarını toplamaya başladı. Kira, borg’un belinden kılıcı alarak altında uyudukları ağacın dallarından kalınca bir parça kesti sonra tekrar kılıcı borga geri verip dalın kabuğunu bir taş yardımıyla soydu. Sonra hazırladığı bu dalı eline alarak “Şimdi gidebiliriz” dedi.
Bu duruma anlam veremeyen borg bir şey söylemeden onu takip etti. Kira kendisinden daha uzun bu dal parçasını bir asa olarak kullanıyordu. Asanın yukarı bakan ucu göğe açılmış üç parmağa benzer şekildeydi. Kira adım atmadan önce asayı basacağı yere koyup sonrasında adım atıyordu. Sıcak iyice dayanılmaz bir hal alınca kira elindeki çıkından koyu hâkî yeşilden yapılmış kapüşonlu uzun bir din adamı kıyafetine benzer bir kıyafet giydi.
Tekrar elini çıkına atıp sivri siperlikli bir şapka çıkarıp borg’a uzattı “Al bunu başına tak seni güneşten koruyacaktır. Dün gece sen yattıktan sonra ağaç dallarından ördüm” dedi. Borg yine tepki göstermeden denileni yaptı. Saatler süren kavurucu güneş altında yapılan yolculuk çok zor ilerliyordu sıcak kumların kiranın sandaletlerine girmesi ayaklarını yara etmişti. Borg ise yalın ayak yürümesine rağmen hiç şikayetçi değildi. Bir süre sonra kira kendisini neredeyse kaybetmiş bir biçimde yola devam ediyordu.
Bir kum tepesinin üzerine doğru tırmandıkları sırada dev bir gölgenin altında olduklarını fark eden kira başını kaldırdığında bu gölgenin dev bir akrebe ait olduğunu fark ederek çığlık atıp geriye doğru gitmeye başladı. O ana kadar etrafına bakmayı akıl edemeyen kira sağ ve sol tarafta da dev akrep olduğunu fark ettiğinde artık çok geçti. Üç dev akrep onlara doğru ilerliyordu.
Borg soğukkanlı bir biçimde kılıcını çekerek onlara en yakın tepe üzerindeki akrebe doğru çoktan saldırmıştı bile Kira, borg’a doğru seslendi “Unutma bunlar sadece büyü gerçek değil gerçeği görmeye çalış” borg elindeki kılıcı defalarca akrebe vurmasına rağmen sert kabuğuna etki etmiyordu. Kira elini giydiği elbisenin cebine sokup yeşil zümrüt benzeri parlayan bir taş çıkarıp elindeki asanın parmağa benzer dalları arasına koydu bilinmeyen kadim bir dille bazı nakaratlar söylüyordu. Bu nakarat akrep ona yaklaştıkça hızlanıyordu. Akrep iki kıskacını açıp sesler çıkararak kirayı yakalamak üzereydi.
Borg umutsuzca akrebin başına kılıcı vuruyordu ama etkisiz bu ataklar düşmanı etkilemiyordu. Akrep kıskacının birisi ile borgu yere devirdi. Dev kıskacıyla onu yerde tutarken sol taraftan gelen diğer akrep arkasındaki zehirli iğnesini ona batırmaya hazırlanıyordu. Kira tekrarladığı duayı iyice hızlandırarak sertçe asasını yere vurdu gözleri kör eden ışık patlaması ve bir uğultu sonrasında ayağının altında küçücük bir akrebin kaçmaya çalıştığını gören kira onu asasının altıyla ezerek öldürdü. Hızla ayağa kalkan borg üzerindeki akrebi yere çırptı sonra ayağıyla ikisini de ezerek öldürdü. Bitkin düşen kira yere düşerek bayıldı.
Kira kendine geldiğinde gece yarısıydı “Neredeyim ben? ” Borg “Meraklanma borg yanında olmak” yerde yarı çıplak yatan kira yere saplanmış asanın ucuna giydiği elbiseden çadır yapılmış olduğunu gördü. “Borg bu kutsal bir elbise bundan çadır yapamazsın.” Borg “Çadır bugün seni kurtarmak yoksa zaten kutsal değil” “Haklısın galiba borg öyle olsun” iki yoldaş dinlenmeye devam ettiler.
Bölüm 4: Ölümcül Tuzak
Sakin ve soğuk geçen gece sonrası erkenden kalkarak bir gün önce akrebin karşılarına çıktığı kum tepesine tırmandılar. Kira tepeye tırmandıklarında heyecanla bağırdı. “Bak borg zaten gelmişiz ufuktaki tepe üzerinde görünen şato Kötü kraliçe Hamilla’nın şatosu hadi gel bir an evvel çıkmak istiyorum bu kum denizinden” diyerek tepeden aşağı doğru koşmaya başladı. Borg onu arkasından aynı şekilde takip ediyordu. Tepenin aşağısındaki düzlüğe geldiklerinde birdenbire kiranın adım attığı yerdeki kumlar onu beline kadar onu içine çekmeye başladı. Kiranın asası o düştüğünde ileri fırladı.
Borg’a bağırarak “Hadi borg acele et asayı bana uzat yoksa çok geç olacak” Borg hızlı adımlarla asanın yanına koşup hızla onu aldığında orada donup kaldı çünkü borg da aynı şekilde dizlerine kadar kuma gömülmüştü bile kiraya ne kadar ulaşmaya çalışsa da çabaladıkça daha hızlı batmaya devam etti borg kiradan önce kuma batarak gözden kayboldu. Kira arkasından “Boorg gitmee” diyerek göz yaşı dökerek ağlamaya başlamıştı ki o da kumlar tarafından yutularak gözden kayboldu.
Kira bir boşluktan aşağı doğru düşerken onu sertçe bir pençe yakaladı ve çekti. Bu kişi borg’tu kira üzerindeki kumları temizleyip etrafa baktığında düştüğü delikten dökülen kumlar tepeden düşerken kumdan bir şelaleyi andıran kayalıktan aşağı süzülüyordu. Kum taneleri dipsiz bir kuyuya dökülüyordu. Borg elinde tuttuğu asayı kiraya uzattı “Al bu senin olmak” kira asasını alıp yere üç kez vurduğunda elindeki asa parlak bir ışık vermeye başladı. Karanlık bir dehlizin içinde olduklarını gördü bu dehliz birbirine birçok tünel ve mağaralarla bağlıydı. Aşağıdan bir yeraltı ırmağının sesi duyulabiliyordu.
Kira bu “ırmak kaleyi besleyen tatlı su kaynağı olmalı hadi oraya ulaşmalıyız “Karanlık mağaraları birçok yolu denedikten saatler sonra her ikisi de kendilerini aşağı düştükleri kum şelalesinin önünde buldular. Kira “Anlamıyorum her üç yolu da denedik bir çıkış olmalı. Her seferinde başladığımız noktadayız burası bir labirent olmalı” Kira daha dikkatli incelediğinde kum şelalesinin altından küçük bir merdivenin aşağı doğru indiğini fark etti “Gel borg, bu taraftan sanırım” yavaş ve emin adımlarla hemen altlarında bulunan bir geçide girdiler bu geçit içerisinde yıllar önce buraya hapsedilmiş mahkumların iskelet ve kalıntıları, paslı kılıçlar, kırılmış kalkanlar da vardı hatta bazı iskeletler elbisesi üzerinde ve hala zincirlenmiş bir şekilde duruyordu.
İlerideki demir kapının üzerindeki delikten içeri giren hafif ışık içeriyi yetersiz de olsa görünebilecek kadar aydınlatıyordu. Kapıyı zorlayan borg uğraşmasına rağmen onu bir türlü açamadı. Borg kapı ile uğraşırken hemen arkasında onu seyreden kira elindeki asasıyla kapıyı daha iyi görmesini sağlıyordu. Kiranın arkasındaki karanlığın içinden bir şey hareket ettiğinin farkında değildi. Kiraya arkasından bir el sarıldığında elindeki asayı yere düşürdü ve çığlığı bastı. Borg kılıcına davranarak o şeye kılıcını tam kalbine batırmıştı ancak bu bir iskeletti borg onu kiradan ayırdıktan sonra karşı duvara hızla itti iskelet bir cam gibi dağılıp parçalandı. Parçalanan iskeletin boynundan yere bir anahtar düşerek metalik bir ses çıkardı.
Kira sevinçle “İşte borg çıkış biletimiz bu” fakat bu arada on kadar iskelette yavaş yavaş onları demir kapıya doğru sıkıştırıyordu. Kira koşup asasını ve yerdeki anahtarı aldı kapıyı açmaya uğraşırken “Borg dediklerimi unutma bunlar büyü gerçek olmaya bilir. ” borg ona ilk yaklaşan iki iskeleti parçalayınca arkadan gelen iskeletlerden birisi eline kılıç alınca diğerleri de onun gibi yerde duran silah ve kalkanlardan aldı. Borg durumun acili yetini anlayıp “Kira acele etmek durum fenalaşmak” kira telaşla bağırdı “Hadi! Koş borg kapı açıldı”
Borg arkasına bakmadan hızla orayı terk etti. Hemen oradan çıkıp demir kapıyı kilitlediler. Kapıya ulaşan tuhaf yaratıklar kapıya vurup açmaya çalışsalar da başarıya ulaşmadılar. Kira ve borg bir süre derin bir nefes alıp soluklandıktan sonra ilerlemeye devam ettiler. Karanlık ve örümcek ağlarıyla kaplı bu dar bir boruyu andıran dehliz nihayet onları saraya doğru akan yeraltı ırmağına ulaştırmıştı. Kılıcıyla derinliği kontrol eden borg buradan yüzerek bir yere gidemeyeceklerini anladı ve borg, kira’ya dönerek “Biz geri dönememek kalmak burada” Kira “Sanırım haklısın.” dedikten sonra akan ırmağın kıyısında uzunca bir süre sessizce oturup dinlendiler. Bir süre sonra her ikisi de bu dehlizle ırmağın birleştiği yerde yorgunluktan uyuya kalmıştı.
Ani bir hareketle uykusundan fırlayan kira “Evet, çıkış yolunu buldum, borg hadi gel benimle” Tekrar geldikleri demir kapılı hücrenin önüne vardıklarında borg “Biz hepsiyle baş edememek çok kalabalık” Kira “hayır bak hücrenin önünde fıçılar var. Bunları ırmağa kadar yuvarlayıp götürelim ve birbirine bağlarsak bizi taşıyacak bir sal olur.” Borg denileni yaparak fıçıları ırmak kıyısında kadar taşıdı. Kira üzerindeki cübbenin eteklerini keserek fıçıları birbirine bağlamaya yetecek kadar ip elde etti. Sonra fıçılara binerek suyun akıntısını takip ettiler. Uzun ve sesiz fıçı yolculuğu ileriden gelen bir uğultuyla bozuldu. Borg “Ses gelmek“ kira “Eyvah su şelale ya da yüksekçe bir tepeden aşağı akıyor hadi ellerimizle kıyıya yaklaşmaya çalışalım”
Kira ve borg ellerini kürek gibi kullanmaya çalışsalar da kıyıya yaklaşamadan küçük bir şelaleden aşağı düşmekten kurtulamadılar. Kira suyun üstüne kulaç atarak kıyıya çıkmayı başarmıştı ama borg ortalarda yoktu çürümüş fıçının tahtaları çarpmanın etkisiyle dağılmış kiranın ulaştığı kayalık çıkıntının kenarında yüzüyordu. Kira uzun süre borg’tan bir işaret aradı ama bulamadı. “İşte şimdi mahvoldum” dedi biraz ağlayıp üzülerek, insan eliyle yapılmış olduğu belli taş oyması bir kısmı sular altında eski bir geçide doğru girdi. Elindeki asasını tutarak Baktığında taş ve kayalardan yapılmış tepeye doğru uzanan merdivenleri görüp “Sarayın mahzenlerine ulaşan merdivenler bunlar olmalı” dedi kendi kendisine. Arkasında sudan gelene bir ses duyarak aniden döndü ama hiçbir şey göremedi. Daha dikkatle ileri baktığında üç tane dev timsahların hızla kendisine ilerlediğini gördü. Panikle bir yandan merdivenlere koşarken bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Hızla merdivenlerin basamağını üçer beşer tırmanıp arkasına dönüp baktı dev timsahlar ilk birkaç basamağı çıkmalarına rağmen tırmanamıyordu. Olduğu basamağa çökerek derin derin nefes aldı, ardından kira çıkmaya devam etti. Merdivenler tavandaki karanlık bir noktada başka bir girişe ulaşıyordu. Kira yavaşça acele etmeden bu girişe ulaştığında elindeki asayı yere vurarak ışık vermesini sağladı. Parlayan ışıkla birlikte elinde kılıcı ile daha önce karşılaşmış oldukları iskelet askerlerden birisi yakınında duruyordu iskelet ona doğru gelmeye başladığında artık çok geçti. İskelet onu iterek yere düşürdü. Kira şaşkınlıktan hiçbir şey yapamadan olduğu yere dizleri üzerine durarak bağırmaya başladı “Lütfen! hayır yapma!” başında elinde kılıcı ile dikilen asker kılıcını havaya kaldırarak vurmaya hazırlanıyordu.
Kira başını eğmiş ve kaderini kabullenmişti. Birazdan ölümü kucaklayacağını düşündü. Bir kılıç darbesi ve cam gibi dağılan kemik sesiydi bu duyulan. Ardından Kiranın elinden tutup çekiştirerek onu karanlık odaya doğru sürükleyen bir el bu kaslı ve sert yapısıyla borg’tu karanlığın içinde adeta demir bir heykel gibi kaskatı duruyordu. “Kadın artık ağlamayı kesmek biz hemen gitmek” Kira gözlerindeki yaşı silerek, borg’a sarılıp yanağından öptü “Seni kaybettim sandım. Öldüğünü düşünmeye başlamıştım.” Borg başını iki yana sallayarak “Borg iyi olmak hatta çok iyi olmak”
Bölüm: 5 Kara Büyücü ile Yüzleşme
Kira ve borg başka sorunla karşılaşmadan girdikleri odanın sonunda bulunan başka bir koridorun tavanında duran kare şeklindeki taş bloğa ulaştılar. Kira
-İşte borg bu sana bahsettiğim gizli giriş, bunu kaldırabilir misin?
–Borg, deneyecek
Borg sırtını bu büyük taş kapağa dayayıp itmeye başladı. Bu kaya o kadar ağırdı ki kuvvetli borg bile ilk sefer de yerinden oynatmayı başaramadı. Birkaç deneme sonrası taş yavaş, yavaş kımıldama başladı. Kira çok güçlü olmamasına rağmen eline aldığı bir kütükle taşı iterek borg’a destek oluyordu. Uzun bir uğraş sonrası yukarıdaki kapak açılmıştı. Önce borg yukarı tırmandı sonra kirayı ellerinden tutarak yukarı çekti. Sarayın tavaları geniş sütunlar üzerinde yükselen kemerler üzerinde duruyordu ama burası bir saraydan çok terk edilmiş izbe bir yıkıntıyı andırıyordu. Her köşede dev örümcek ağları, yerlerde fare ve böceklerin gezdiği görülebiliyordu.
Borg “Kraliçe burada bu çöplükte yaşamak emin mi sen?” Kira “Evet geldiğimizi biliyor. Ayrıca burası bizim görmemizi istediği şekilde. Unutma kara büyü her yerde var.” Büyükçe bir kemeri geçtiler ve ilerideki dev ağaç kapıya doğru ilerlediler. Aniden yukarıdan düşen dev bir boa yılanı borg’un tüm vücudunu sarmaladı. Yılan dişini borg’un boğazına geçirip var gücüyle sıkmaya başladı. Borg eliyle yılanın boğazını ne kadar güçlü sıkarsa yılanda onun boğazını o kadar güçlü sıkıyordu. Borg’un gücü kesilmeye başlamıştı.Bu sırada ona bağıran kiranın sesine kulak vermeye başladı.
–Borg dediklerimi yap bu sadece senin gördüğün, görmek istediğin şey kara büyü her yerde
–Borg dediklerimi yap bu sadece senin gördüğün, görmek istediğin şey kara büyü her yerde
Tekrar aynı sözlerden sonra
–Borg dediklerimi yap bu sadece senin gördüğün, görmek istediğin şey kara büyü her yerde
–Borg bunlar ilizyon görmek istediğin şey gerçekler olmalı.
Borg elini yakaladığı yılanın boynundan çektiği anda bir anda yılan kayboldu. Borg anladı ki aslında boğazını sıkan kendisiydi. Ellerini açarak baktı. Kira “Bunlar senin kafanda bu yerin aslında bu kadar terk edilmediği gibi” Taht odasının kapısında duran iki iskelet onları fark edince üzerlerine doğru koşmaya başladıklarında borg sarayın duvarında asılı duran kocaman bir savaş baltasını kavrayıp fırlattı. Bu balta arka taraftan koşarak onlara yaklaşan iskeleti havada uçurarak taht odasının kapısına çiviledi. Çarpmanın şiddetiyle iskelet asker darma dağın oldu. Borg kılıcını çekerek diğerinin üzerine atıldı kısa süren bir kılıç düellosundan sonra iskeler parçalanmış yerde yatıyordu.
Taht odasının kapısına ilerleyen borg iki eliyle ağır ağır taht odasının kocaman kapısını açtı. Kırmızı halının tahta kadar uzandığı yolu kira ile yürüdüler. Kira “Borg halı üzerinden yürümek pek iyi bir fikir olmaya bilir kenardan gelmelisin?” uyarısı ile borg halının üzerine basmamaya özen göstererek tahtın olduğu basamaklara doğru yürümeye devam etti. Tahtın arkasından çıkan kara gölgeler tavanı gittikçe kaplıyordu. Kira önce bunun ne olduğunu anlayamadı. Kira bir ara arkasına döndüğünde girdikleri kapıdan bulundukları yere kadar tüm tavanda binlerce örümceğin onlara doğru ilerlediğini fark edip giydiği cübbenin kapüşonunu açtı ve yine anlaşılmayan bir dilde bir şeyler mırıldanmaya başladı.
Borg şaşkın vaziyette onu seyrederken. “Kira ne yapacak biz?” Kira duasına bir es verip heyecanla bağırdı “Durma büyücünün işini bitir” diyerek tekrar dua okumaya döndü. Kiranın asası parlak ateş huzmesi çıkararak tavandan onlara yaklaşan örümcekleri yok ediyordu. Borg merdivenleri çıkıp tahta ulaştığında tahtın arkasına saklanmış dev bir örümceğin arka tarafından hiç durmaksızın yüzlerce yavrunun çıkarak tavana ulaşmadan irileştiğini gördü. Bu kraliçe hamilla olmalı diye düşündü.
Kılıcı ile ona defalarca hamle yapmasına rağmen kraliçenin örümcek ayaklarını elindeki kılıç kesemiyordu. Kraliçenin sert ayak darbesi borg’u yere yıktı. Kraliçe diğer ayalarıyla ellerine basarak onu hareketsiz bıraktıktan sonra seslendi.
-Kira, kızım hain olabilecek herkesi tahmin ederdim ama seni asla, ben seni varisim olarak gördüm para güç hepsine sahiptin neden? Bunu yaptın? Neden bir katille benim sarayıma geldin?
Kira bir yandan mücadeleye devam ederken bir yandan
-Ben mi varisim? Binlerce yıldır küçük bir kız çocuğu şeklinde kalmamı sağladın. Sen bile asla yaşlanmıyorsun. Nasıl tahtın varisi olabilirdim. Ben bu hayattan sıkıldım büyülerden de artık özgür olmak istiyorum.
-Peki kızım bunu sen istedin al bakalım. Diyerek borg’u tutan ellerinden birisini, bıraktı. Borg yerdeki kılıcı alarak örümceğin karnının altından arka tarafına kadar boydan boya yardı.
Kraliçe bir çığlıkla:
-Hayır! Olamaz diyerek yere düştü. Bunu fırsat bilen borg ayağa kalkarak kraliçenin başını gövdesinden ayırdı. Kraliçenin ölümü ile birlikte etraf hızla değişmeye başladı. Saraydaki ağlar ve karanlık kayboldu pencereden giren güneş her yeri pırıl, pırıl aydınlattı. Bu arada kira yere sertçe düşerek başını çarptı. Borg koşarak sırt üstü yatan kirayı diz çökerek çevirdiğinde kira gittikçe yaşlanan bir kadındı. Borg onu sarsarak
-Ne olmak ben anlamıyor? Her şey düzelmeye başladı ama ben aynı kalmak, hem sen ve ben anneyi öldürmek neden?
-Annemle uzun yıllardır bu boş sarayda yaşıyoruz ölüler ve yaratıklar dışında hiç kimseyi görmüyoruz. Ben onu öldürüp adil ve herkesin sevdiği bir kraliçe olacağımı sandım. Ormana kaçıp plan yaptım. Ama ben aptalın birisiyim o ölünce bütün büyülerin kalkıp kendimin yaşayacağını düşündüm. İşte şimdi öğrendin ben birazdan toz haline geleceğim. Kendine iyi bak tek dostum.
-Kira ben neden büyü bozulmamak? Eski halime gelmemek?
-İşte bu sana söylediğim tek yalan bana büyüyü gerçekten annem yaptı ama sana büyü yapıp bu hale getiren bendim.
Hayal kırıklığına uğrayan borg kirayı yerde bırakıp ardına bile bakmadan taht kapısına doğru ilerleme başladığında kira ölmüş ve toz haline gelmiş bir cesetti. Kapıya doğru giden borg iyice küçüldü, iki ayakken dört ayak üzerinde yürümeye başladı. Daha da küçüldü, pulları çoğaldı, rengi koyulaştı. Bir süre sonra daha da küçüldü ve bir iguana haline gelip kemerlerden birine tırmanıp aşağı indi ormana giden yola doğru koşarak gözden kayboldu.