Nerede o eski bayramlar? diye hep sorar olduk ama bir çok kişi sormasına rağmen eski bayramların ne olduğundan bir haber. Bizden önce dedelerimizde aynı şeyi söylerdi belki nostalji, belki eski alışkanlıktır.
Eskiden bayram telaşı arife günü başlardı. Genelde iş yerleri izin verirdi babalarımıza,Sabah erken saatlerde kalkılırdı. Kahvaltı edip hemen yola düşülürdü. Babalar önde, evin büyük oğlu yada kızının elinden tutar anneler arkadan küçük çocukları ellerinden sıkı sıkı tutar çarşıya çıkardı.Bu mu yani diye sorabilirsiniz bir an çocukların eli bırakılmazdı kaybolur diye çünkü bulmak mümkün olmazdı o kalabalıkta herkes alışveriş yapmaya aynı gün çıktığından , sonra bayramlık alınırdı.Parası olanlar için Ankara ulus meydanındaki dükkanlar ve karşıdaki Sümer bank dolup taşardı. Aynı şekilde denizciler caddesinde köyden indim şehire filminden hatırlayacağımız vakko diğer yanındaki mağazalarda iyi iş yaparlardı .İlk önce kıyafetler, sonra onların altına ayakkabı, öğlen yemek dışarıda yenirdi. Üstelik çocuk ne isterse restorant, fast food bilmezdik lokantalar vardı. Şimdi ulus şehir çarşısının olduğu yerler manifatura ve kumaş dükkanıydı. Yıkılıp yerine iş merkezi yapıldı şimdiler de.
Sonrasında dondurma eğer yaz mevsimi ise olmazsa olmazlardan birisi idi, belki de balon, Her yerde işportacılar olurdu. Ucuz gömlek, kemer, aksesuar bu adamlarda olurdu, kaçak mal denince akla işporta gelirdi. Alışverişe yemek sonrası tam gaz devam edilirdi. Cam kolonya şişeleri, kolonyacıdan doldurulurdu. Bunun nesi var diye sorabilirsiniz sıra beklenirdi “Eyüp sabri tuncer” olurdu genelde yada “Pe re ja kolonyaları ” yaklaşık 40-50 dakika kuyruk bekleme sonunda kolonyacı eczacı kıyafetli tonton bir amca olurdu. Fostudu, fostudu yuvarlak bir topu sıkarak kaç ml doldurduğunu ölçer ona göre para alırdı.
Çünkü misafir eskiden kıymetliydi kötü ucuz kolonya mı? dökeyim misafirime fındıksız lokum tutamam utanırım olmaz en iyisi “Şekerci Osman nuri ” de olur oradan alalım. Çikolata sonradan girdi. Aslında Almancılarda olurdu yada Avrupa çiğneyenler de çekine çekine ikram ederlerdi bir daha istenir, biter diye, taa Alamanya’ dan gelen çikolata.
Anneler kızardı sus bakıyım ağlama sanki evde yokmuş gibi, yoktu tabi ama Anneler faso ve açık vermezdi toplum içinde, sonra eve dönünce anne o elbiseleri ütüler çocukların baş ucuna koyardı. Çocuklar arife günü akşam kış sa soba yanına kurulan leğende yaz ise banyo da derimizi yüzene kadar anne kesesine maruz kalırdık. Tası kaç kez başımıza yemişizdir, gözümüzü yakan beyaz yada yeşil sabun sebebiyle.
Aaa söylemedim mi? eskiden şampuanda yoktu, göz yakmayan formülde, belki yurt dışından gelenlerde olurdu. Neden diye merak ederdim Schwarzkopf Şampuandan başka marka yok mu? diye, sonra öğrendim hep yurt dışından hediye gelirmiş bize annem şampuanı en son çıkarken bir damla başımıza damlatır öyle çıkarırdı mis gibi kokardık. Sonradan öğrendim kısıtlı imkanların ve tasarrufun önemini, ama o dönem herkes bilirdi. Banyo sonrası yemek yenir doğru yatağa çünkü sabah erken kalkılırdı.
Sabah Namazına babalar çocuklarını da götürürdü. Kızlar bayramlıkları giyip Sabah kahvaltısı hazırlamak için annelerine yardım ederdi. Baba ve erkek çocuklar eve dönünce evde herkes büyükten küçüğe bir birinin elini öperdi. Annemin, babamın elini öpüp “Nice bayram bey” dediğini hatırlıyorum. Evin beyi elini cebine atıp 100-200 birşeyler hanımına harçlık verirdi. Sıra ile çocuklar öper ama onlara 5lik ve 10luk bank “neden? anneme çok verdi, onun masrafı çok olur diye akıllım” bu kelimeler bile eskidi bayram mı? eskimeyecek. Hemen kahvaltı edilirdi, bazen daha kahvaltı edilirken kapı çalardı. Genellikle komşu bebeleri gelirdi ;
“Bayramınız kutlu olsun teyze”
“Aman, aman papyonunu sevsinler sen büyüdün adam mı? oldun El öpenlerin çok olsun. dur şeker vereyim
Şeker ikram edilirdi ama çocuklara kaliteli lokumdan verilmezdi. Nedenini sorduğum da çocukların boğazına durur oğlum çocuk lokum yer mi? onlar büyükler için. Hemen yaşça küçük, büyük olanları ziyarete çıkarlardı. Eller öpülür çocuklar hasılatı kaldırırdı ama o dönemde herkesin arabası filan olmadığından toplu taşımda ezilme tehlikesi mutlaka yaşanırdı. Akşam olup hava karardığında ziyaretler bitmezdi. Ertesi sabah sarkanlar olurdu onlar öğleden sonra tamamlanınca komşu ziyaretleri başlardı. Nihayet yorgun ayaklar üçüncü gün dinlenilebilirdi.
Eğer bu anlattıklarım kurban bayramı yaşanıyorsa tek fark hafif ve hızlı kahvaltı edilirdi. Hemen kesimin yapılacağı bahçeye gidilirdi. Genelde ortak kesim daha çok sevilirdi. Akrabalar bir birine daha çok güvenirdi. Çocuk olarak gidip kocaman hayvanı sevmeye giderdik ama asıl amaç biz artık büyüdük bak korkmadan sevebiliyoruz şeklindeydi.
Yine o zamanlar çocukların pisikolojisi bozulmazdı hemencecik, okullar bile lapa lapa kar yağarken tatil olmazdı ki zaten oradan anlayın. Kurban kesimine tüm çocuklar mutlaka yardım ederdi. Yaşça büyük olanlar deri yüzmeye yardım ederken kız ve yaşça küçükler hayvanın kolunu bacağını tutarak yardımcı olurdu. İlk gün kimseye gidilmezdi hemen öğlene kavurmalar hazırlanıp hafif yapılan kahvaltının acısı çıkarılırdı.
İkici gün şeker bayramıyla aynı küçükler büyükleri ziyaret edecek o kadar ama tek farkla. Büyükler güzel bir kavurma hazırlar gelenler için önceden hazırlanmış ev yapımı tatlıları yarıştırırlardı. Bak bakalım benim ki mi? iyi yoksa kayın validenin ki mi? Misafir tabağı genelde Yaprak sarma,Kısık ateşte kavrulmuş et, ev yapımı baklava, ev yapımı su böreği olurdu.
çocuklar tabaklara konulan etleri kesememiş komşu akraba, yakınlara götürür tabağı geri alır gelirdi. Alan kişi “Annene, babana selam söyle Allah Kabul etsin diyorlar de onlar anlar “derdi. Sanki biz anlamadık derdik çocukluk işte, atladığım bir şey kaldı mı? diye düşünüyorum ama aklıma gelen o zamanlar kimse bayramı pas geçip bunu tatil olarak değerlendirmezdi. Alışveriş lüks AVM’lerden yapılmazdı. Küçük esnaf unutulmazdı. Büyükler asla unutulmaz mutlaka ziyaret edilirdi, Taa dıdısının dıdısı olsa da ya işte aklımda kalanlar bunlar.
Bir de ömrü hayatımda bir kez geçirdiğim köy bayramlarına değineceğim. Buralarda öyle arife alışverişi için çılgın koşuşturma olmadı. Köy meydanına kurulan pazardan yapılırdı bu yukar da anlattığım elbise ve şeker alışverişi pazar yerinde kurulan bez paravanda denenirdi pantolon kıyafet.
Kolonya köy bakkalından çocukların eline kıstıtılan beş, on TL likle yapılır. Bakkal memet ağa eğer yetmezse “Babana selam söyle bir lira daha verecekmişim de ben deftere yazıyorum şimdi”
Bayram namazı sonrası ziyaretler aynı küçük olan büyüğün ayağına gidecek af yok, Çocuklar burada naylon poşetle çıkardı komşuların elini öpmeye başta anlam veremedim neden diye düşündüm. Ama görmeyince bilinmiyor. hangi eve gidersek gidelim birisi hediye edilen mendil arasında saklı kağıt para verdi, kimi çorap içine gizli kağıt para, hah işte sorunun tam sırası neden? gizli veriliyor bu para kaçak, göçek bir durum mu var? dedem açıkladı:
“Oğlum bak bazısı sadece mendil hediye eder, kimi sade çorap içi boş olabilir. İmkanı bu kadardır. Diğer durumu olanlar gizli verir ki durumu olmayan rencide olmasın gösterişe girmesin, bir elin yaptığı hayrı bile diğer el bilmesin “ hadis olarak ta açıkladı anlamamıştım o zaman hadis olduğunu, Bazı evlere gittiğimizde şeker yoktu kuru yemiş doldurdular poşete eve gelip yemeye çalıştığımda gördüm ki içerisinde bozuk paralar da vardı mutlu olmuştum. Bunu ise şöyle açıkladılar.
“Şans bu karıştırılan para da her çocuk eşit şansa sahip olsun” Kuru yemiş içinde para çıkınca çok mutlu olmuştum. Sonra misafirliğe gittiğimizde önce kolonya ve şeker ikram edildi arkasından kocaman bir tepsi içerisinde her kapta değişik bir kuru yemiş vardı. Bazılarında bol bol tatlı ve et kavurma ve taze meyve şehirdekinden farkı buydu köy bayramlarının.
Şimdi artık öğrendiniz dediniz mi? içinizden “Gerçekten Nerede O Eski Bayramlar” Bu vesile ileHepinizin yaklaşan 21 Ağustos 2018 Kurban bayramını şimdiden kutlarım iyi Bayramlar. Bu arada Nerede o eski bayramlar? diyoruz