Mezarlığın Hayaleti isimli Alacakaranlık Korku hikayemizle karşınızdayız. Ankara’da bir mahalle yıl 1974, burası Cebeci asri mezarlığı olarak bilinen Gültepe mahallesi, Burada sıra, sıra mermercilerin olduğu caddenin arka tarafında bulunan bir gece kondu mahallesi. Bu gece kondular dan birinde aynı bahçe içerisinde iki arkadaş var. Pazarcı Fevzi ve Malatyalı Haydar.
Pazarcı Fevzi: bir oğlu eşiyle bu gece kondu ‘da birlikte yaşıyor. Adından da anlaşılacağı üzere geçimini Gül veren semt pazarında olan tezgâhında satış yaparak kazanıyor. Fevzi kısa boylu siyah burma bıyıklı sürekli ağzında emzik gibi sürekli sigara yanar hatta o kadar çok ağzında tutar ki sigaranın orada olduğunu unutur külü ağzından yere düştüğünde aklına gelir sigara olduğu
Malatyalı Haydar: Malatyalı tabi ki çok güleç neşeli şakacı, Bazen yaptığı şakalar eşek şakası olup insanların canını yaksa ‘da mahallede sevilen birisi. Haydar kalıp ustası inşaatlarda amelelik yapıyor. Bazen iş bulamadığı günlerde olmuyor değil ama şakacılığı inşaatlarda da bilindiğinden sevilen bir kişilik kısa zamanda iş bulmasına yardımcı oluyor.
Aslında pazarcı Fevzi bu sululuk ve şakalardan nefret ediyor hatta haydar ailesi ile taşınıp kapı komşusu olduğunda bundan en çok şikâyet eden o olmuştu ama sonunda kapı komşusu olup muhabbetleri artınca yakın arkadaş olup çıktılar. Sabahları iki dost kalkar mezarlığın ön kapasından girip arka kapıdan Fevzi Gül veren semt pazarındaki tezgâhına, Haydar biraz daha ileri yürüyerek siteler yolu üzerinde inşaat halindeki binalarda çalışır. Akşam olunca Haydar, Pazardaki tezgâhından Fevzi’yi alarak yine mezarlığın içinden geçen kestirme yoldan evlerine dönerlerdi. Fakat kışın erken kararan hava dolayısı ile her ikisi de kestirme yolu çekinerek geçerlerdi.
Haydar’ın Kahve’de ve mahalle de yaptığı şakalar bir çok kişiyi bezdirse de Haydar sevilen birisi idi. Bunlardan bazılarını anlatayım size:
Bir gün haydar kahveye elinde bir plastik yoğurt kovası ile koşarak geldi. Kahvecinin çırağına çabuk şunu doldur. Elinde ala yoğurtlu yarısı su yarısı ayran kabı kahvehanenin kapısını yarı aralayarak üstüne sıkıştırdı. Kahveci’nin çırağı
-Haydar abi yapma bir sakatlık çıkacak
-Yok yaev bişi olmaz sus sen.
-Abi tanımadığın birinin kafasına düşer sonra kavga ederiz.
-Sen sus ben gelecek olanı bilirem.
Bir kaç dakika sonra kahvenin kapısından mahalle muhtarı Mehmet amca belirdi. Kahvenin kapısını açmasıyla kafasından aşağı ayran olmuş su dökülünce kahvedekiler bastı kahkahayı.
-Yav memet emmi cacık olmuşsun yav deyince Mehmet amca, Haydar’ın yaptığını anlayarak yakasını topladı. Neyse ki kahvedekilerin araya girmesiyle Mehmet amca dönüp arkasını evine üstünü değişmeye gitti. Bunlar mahalleliye yaptığı normal şakalardı. Bilmediğimiz şaka savaşlarının yakında başlayacak olmasıydı.
Fevzi ile geldiler, masaya oturup gelen çayı içerlerken mahalleden iki kişi abi gelin batak atalım siz ikiniz olun biz ikimiz teklifi gelince Pazarcı Fevzi,
-Yoo o kadar da uzun boylu değil, Komşuluk arkadaşlık bir yere kadar, ben Haydar’la değil ortaklık s*çmaya gitmem dedi
Diğer masadakilerin ısrarı üzerine Pazarcı Fevzi
-Tamam, herkes tek olursa oynarım diyerek çayını aldı. Masaya tam oturacakken oturacağı sandalyeyi el çabukluğuyla çeken haydar. Çoktan sandalyeyi alıp oturmuştu bile. Elinde sıcak çayla yere yuvarlanan Fevzi göbeğine dökülen çayla
-Yandım! Allah diyerek eve fırlamıştı.
Uzun zamandır, Haydar’ın verdiği sözle, Fevzi arasında bulunan şaka yapmama sözü böylelikle ikili arasında savaşa dönüyordu.
Bu başlayan şaka savaşı mahalleli arasında ilgi ile “Bu gün ne olacak, kim kime ne yapacak” diye merakla ay çekirdeği eşliğinde seyredilen, her gün mahalleye dönüşleri sabırsızlıkla beklenen muhteşem ikili yapıyordu. Yeni çağın Karagöz, Hacivat’ın da ertesi akşam. Bu kez Haydar oturmuş okey oynuyorken Fevzi ona yancılık yapıyordu ki hesabı katlamalı ödesin, sigarayı dertli dertli çekerken aklına bir fikir gelmiş gibi ani den ayağa kalkan Pazarcı Fevzi’ye Haydar:
-Nere gidiyorsun la otur? Hesabı nasılsa karşıya yıkacam dedi.
-İyi, iyi fark etmez! Devam etsen dedi sigaradan derin bir nefes çekip sigarayı Haydar’ın kazağının içine attı. Haydar bir yandan “Yandım anam!” diye bağırıp ceketi ve kazağı çıkarana kadar birçok yeri izmaritten kıp kırmızı olmuştu.
-Kim yaptı ulan! bu şagayı Pazarcı Fevzi köşede oturmuş onu zevkle seyrederken.
-Bir düşün az kaldı bulacan dedi. Haydar , Fevzi’nin yaptığını anlayınca ses etmeden oyuna oturdu ama elinde dizdiği ve iki okeyi yere saçılmıştı bile oyunun yeniden dizildi karşı taraf kazanınca hesap haydar ve ortağına girmiş oldu. Bu şakayla Haydar’a hem önceki yaptığı çay şakasının hesabı sorulmuş hem de hesap ona ödettirmişti. Aslında mahalleli Haydar’ın onlara şakanın Fevziye dönmesine memnun olmuştu. Ahali “Yesinler bir birlerini, bana değmeyen yılan bin yaşasın” modu’nda olanı biteni takip ediyordu.
Ertesi gün kar yağmış her yer ayaz haydar koşturarak kahveye geldi. Kahveci İrfana
-La babo! sana yaztir, aç çatıyı ben damı temizleyim kar eriyince gene geçen ki gibi kahvenin içine ayak altına kova yığmayasın. Kahveci İrfanın aklına yatan bu duruma şaşkındır.
-Haydar kaç para alacan lan benden, bokunda boncuk bulmuş gibi sırıttığına göre
-Yok la babo ne parası, ayıp edirsen ama işim bitince duble bardak iki çay içerim.
-Çay itin olsun, ben sana üç bardak doldururum.
Dama elinde kürek ve çalı süpürgesiyle çıkan Haydar iki saatlik çalışma sonucunda damı temizledim diyerek indi. İki bardak çayı içti hava yeterince kararmış olacak ki kahvenin müdavimleri yavaş yavaş doldurdular boş masaları. Bu Sıra Pazarcı Fevzi gelmişti. Haydarın yanına oturup.
-Ne pislik hazırladın? Lan bana
-Yok babo! ne pisliğidir. Ben yoruldum geldim İrfan çay verdi onu içiyorum.
-Allah! Allah!
İrfan söze girdi :
-He Valla! öğleden sonra geldi çatıyı filan temizledi. İçtiği çayı hak etti anlayacağın
Akşam kahve dağılana kadar bir şaka bekledi ama Haydar yerinden kalkıp tuvalete bile gitmedi. ölü balık gibi bir köşe de oturdu ses etmedi. Pazarcı Fevzi acımış olacak ki
-Hadi lan kalk erken gidek’te yat bari seni bugün pek beğenmedim.
-He babo gidek yatak.
Fevzi paltosunu aldı geçirdi sırtına, Haydar’da ceketini sıkı sıkı ilikledi. Fevzi tam kapıya çıktı. Haydar seslendi
-Dur! Ortağım sigara kaldı bekle hele dedi geri kahveye girdi. Fevzi üşüyerek kahvenin camekânının önünde ısınma hareketleri yaparken bir dal sigara yaktı içmeye başladı. Haydar içeri girip sigarasını aldı. Çıkarken içeridekilere:
-Bakın bakalım neler olacak? Dedi kahvenin kapısının yanına gizlediği ucunda naylon branda bağlı ipi çekmesiyle kahvenin çatısında bulunan tüm kar büyük bir gürültü çıkararak HAAAR! Diye camekânın önünde zaten üşümüş Fevzi’nin tepesine ini verdi.
Ne olduğunu hala anlayamamış Fevzi kardan adam gibi kar yığının ortasında kalmış, ağzında ucu bükülmüş olduğu halde hala tüten sigarasıyla
-Senin yapacağın şakayı s**.. Haydar diye küfürler ediyordu.
Kahveden yetişen bir kaç kişi onu çıkarıp buzlarını çözmek için yanan kahvehanenin sobasının önüne getirdiler.Fevzi o kadar kızmıştı ki Haydar’a hala küfürleri giydirmek teydi.
-Ulan adam sandık eşşeği kafamıza değdi D**ğı, hasta diye erkenden kalktım üzüldüydüm g*tleğe bana yaptığına bak ulan bunu yaz bir yere.
Ertesi akşam şaka sırası Pazarcı Fevzideydi. Akşam olunca yine herkes yapılacak şakayı görmek için kahve’yi doldurdular. Haydar başına geleceklerden habersiz otururken. Pazarcı Fevzi bir plastik bidonla çıkageldi.
-Çayı bırakın gençler size Adana’dan acılı şalgam suyu getirdim
Kahve halkından alkış kıyamet, Bir süre sohbetten sonra Fevzi kalkıp Kahveci İrfandan aldığı bardakları tepsiyle getirdi. Fevzi kendi bacağının yanına bir sürahi ‘de su koydurdu. Haydar tabi kıllandı bu duruma
-O suyu benim kafamdan dökeceksin
-Yok, lan yok böyle senin gibi çiği şaka yapar mıyım? su çok acıysa diye bana başkasına yok
Fevzi bidondan bardaklara sıra ile yanındaki kepçe ile alıp doldurdu herkese dağıttı ama Haydar’a vermedi. Tepside kalan son iki bardaktan birisini alan Fevzi
-Ohh! acısı filanda çok yerindeymiş Haydar bozuldu ama belli etmeyerek
-Hani lo bize yoktur?
-Lan Haydar eşek hoşaftan ne anlar. İçemen oğlum çok acı la yakarsın motoru
-Biz acının diyarından gelmişik vız gelir tırıs gider.
-Al lan al şaka yaptım ama oğlum öyle böyle acı değil söylemedi deme al bunu tek bitirişte iç sana herif derim Haydar. Diyerek gazı da verdikten sonra Fevzi tepsi ‘deki son bardağı Haydar’a uzattı. Herkes aynı şalgam suyunu içtiğinden haydar şüphelenmemişti ama Fevzi daha önceden Haydar’a koyacağı bardağı ayarlamış bulabildiği en acı biberi önceden ezip o bardağa koymuştu bile gaza gelen haydar şalgamı bir dikişte içmeye çalışınca olanlar oldu. Önce rengi kırmızıya dönen Haydar ejderha gibi ateş saçarak bağırdı.
-Yandım Allah suu suu yok mu? Fevzi ayağının yanında duran sürahiyi havaya kaldırdığında kaptığı gibi döke saça içmeye çalıştı ama çay ocağından doldurulmuş su kaynardı. Haydar ikinci kez
-Yandım! haşlamdım! ulooo diye bağırdı. Sonra koşa koşa kahveden gitti kendini dışarıdaki kar yığınının içine attı ağzına kar soktuğu kahve ahalisi tarafından izlenebiliyordu. Kahvede oturan Muhtar Mehmet oğlum
-Bak sizinki eşek şakası oldu. Bu şakanın üzerine kaynar suyu şakasını yapmayacaktın, birinize bir şey olacak sonra diye de uyardı. Haydar içeri girdiğinde yaka bağır açık gömlek üzerinden sıyrılmış kaynar suyun yaktığı yer kıp kırmızı olmuştu.
-Ula ne verdin bağa boğazımı yaktı.
-Hiç şalgam suyu ama içine biraz acı cin biberi takviyeliydi senin ki
Haydar hiç ses etmeden döndü arkasını sessizce çıktı gitti kahveden eşitlik sağlanmıştı. Eski küçük mahallerde yapılan bu şakalar kısa zamanda olay olmuş hatta mahalle Fevzici’ler, Haydarcı’lar diye ayrılmıştı. “En iyi şakayı Haydar yapar abi kimse onun eline su dökemez” diye anlatırken Fevzi taraftarları “Fevzi abim efsane verdi o sulu herife dersini” diye anlatmaya başlamıştı bile. Fevzi son yaptığı şakayla Fenerbahçe futbol takımından çok taraftarı olmuştu.
Akşam yine Kahve’de uğultu ile konuşulan mevzu şakaydı doğal olarak. Fevzi kenarda oturmuş gazeteyi karıştırırken içeri giren Haydar elinde bir çıkın içeri girdi. Masaları tek, tek dolaşıp Masa’dakiler
-Al ağam memleketten gelmiştir. Halis Malatya kaysısı diye masalara bıraktı. En son Fevzi’nin masaya bir kaç kuru kayısı bıraktıktan sonra o da Fevzi’nin yanına oturdu. Fevzi ters, ters bakıp
-Kesin bir pislik var bunda değil mi?
-Yok yav estağfurullah ye bag dadına bir şey yoktur aha bak birini ben yiyem dedi bir kaysıyı ağzına attı.
-Harbi mi lan? al şunu ye tereddütsüz Haydar’ın kaysıyı yediğini gördükten sonra yavaştan yemeye başladı.
-Güzel kaysıymış lan inşallah zehir koymamışsındır içine
-Ayıp edirsen valla halis Malatya kaysısı anam getirmiş memleketten.
Bir süre sonra masa kurulunca Fevzi batak oynuyor. Hayda oynamayacağım dedi. Yancı olarak oturdu Fevzi’nin yanına,
-Ah Ferzi gardaşım şimdi ocağına incir ağacı dikmişem elvan gazoz içecem.
-İç! Ulan iç! Ben kaybetmem oğlum bu oyunu zaten başkası ödeyecek.
Bu arada Haydar masanın altında duran torbasından kaysıları birer birer Fevzi’nin ağzına sokuyor. Fevzi’nin de hoşuna gittiğinden geviş getire getire yiyor kaysıyı
-La bak planını anladım Haydar sen bana bu datlı kaysıdan yedirip ötürek olacam tuvalete gidince kartları millete söylüycen demi. Oğlum bil diye söylüyorum bu mahallede götü en sağlam adam benim, isal olmam. Benim motor bozulmaz.
-Yok babo ayip edirsen, al bi da verem.
-Hmm çok gözel valla ver.
Bu iş bir süre devam ederken, Haydar el çabukluğuyla küçük boyutlu bir kurbağayı çıkarıp Fevzinin ağzına soktu.
Önce ne olduğunu çözmeye çalışan Fevzi ağzındakinin kurbağa olduğunu görünce masanın üzerine kustu.
Kahveci İrfan :
-Hah bir s*çmadığınız kaldıydı onu da yaptınız bunun kokusu çıkmaz da şimdi. Kahvenin kapısı penceresi soğuğa rağmen açılarak temizlendi.
Bu şakaların ne zaman biteceğini kimse bilmiyordu. Artık şakalar çığırından çıkmıştı. Bir gün sonra Fevzi bakkaldan alınan torpilleri oyun oynayan Haydar’ın cebine koyup hepsini aynı anda yaktı. Patlayan torpil herkesin yüreğini ağzına getirirken Haydar’ın ceketi yanarak çöpe gitmişti.
Ertesi gün evden Kahveye gelmek üzere çıkan Fevzi’nin karanlıkta yanına sessizce yaklaşan Haydar’ın mantar tabancasını ateşlemesi Pazarcı Fevzi’nin uzunca bir süre sağır olması bir tarafa yüzündeki yanıkların iz bırakacağı da söyleniyordu.
Pazarcı Fevzi bunu onun yanına bırakmayacaktı. Ertesi gün iki arkadaş mezarlıktan geçerek işlerine gittiler. Öğleden sonra Fevzi erkenden tezgâhı kapatarak kayboldu. Hava kararmışken tezgahın yanına gelen Haydar baktı ki tezgah kapalı. Yoluna devam ederek mezarlığın arka kapısından girdi. Orta kısımda yer alan musluğa geldiğinde avucu ile biraz su içip devam etti. Tam köşeye geldiğinde beyaz bir şey bağırdı.
-Böööee! Haydar
Haydar kütük gibi yere yığıldı. Kafasına geçirdiği çarşafı çıkaran Fevzi Haydar’ın yanına koşarak
-Ulan yüreksiz hani sen korkmazdın mezarlıktan ölüden kalk ulan gidelim. Aloo! kime diyorum Haydar, Haydaar
Haydar kalp krizinden olduğu yerde vefat edip. Hakkın rahmetine kavuştu. Pazarcı Fevzi hala aynı yerde pazarcılık yapar ama kimseye şaka yapmaz yapana da acayip kızar. Evini ‘de bu olay sonrası mahalleden taşıdığından kimse ondan haber alamadı. Modern Karagöz gösterisi de böylece bitti.