İnsanlara Nasıl Hizmet Edilir? isimli daha önce yayınlanmamış bir bilim kurgu öykümüz ile karşınızdayız.Umarım beğenir ve dostlarınızla paylaşırsınız. İyi eğlenceler.
Sıkıcı Bir Gün
Adım Kevin James Marshall dört metreye iki metre kapalı bir hücredeyim. Ben aslında CIA adına çalışan bir kriptoloji uzmanıyım. -Hayır, hayır işlediğim bir suç için burada bulunmuyorum. Ben burada bir uzay mekiğinde tutsak olarak belirsizliğe uçuyorum . İnsanlara Nasıl Hizmet Edilir? kelimesinin sırrını çözmüş olsam şu an burada bulunmazdım bile. Sırrı çözemediğimden, Dünya’dan bir hafta önce kaçırıldım, aslında kendi isteğimle bindim bu gemiye, şimdi hikaye mi dinleyin.
Normal bir sabahtı erkenden gelmiş bilgisayarımı açmış, biraz haber makale okuduktan sonra önümdeki dosyaları karıştırıyordum. Koridorda yoğun koşuşma ve ayak sesleri çok rahatsız edici bir hale gelince kalkarak kapıyı açtım. O sıra da CIA başkan yardımcısının güzel sekreteri Olivya elinde evraklarla koridorun uzak ucundan benim ofisin önüne doğru koşmaktayken ona seslendim.
-Hey! Olivya bu koşturmaca da nedir?
-Selam James, bir UFO söz konusu ulusal güvenlik ihlali
-Ne yani ? bir UFO gördük diye ulusal güvenlik birimi Alarm’a mı geçti? Boş versene her yıl yüzlercesi rapor ediliyor zaten.
-James haberleri görmedin sanırım bu defa durum farklı her birisi bir kilometre kare büyüklüğünde uçan daire ve neredeyse her ülkeye bir tane düşecek şekilde başkentler üzerinde konum aldılar. Daha da önemlisi Beyaz sarayın bahçesine inmek için kendi uydu bağlantımızı kullanarak irtibat kurdular.
-Uzaylılar İngilizce mi konuşuyor?
-Pek sayılmaz her ülkeye liderine kendi dillerinde “Barış İçin Geldik” Konulu mail atmışlar. Birleşmiş Milletler oturumunda ülkelere konuşmak için elçi göndermeyi planlıyorlar.
Uzaylılar Geliyor
Bu haber beni şok etmişti Gazeteler, Dergiler, Radyolar,TV kanalları, İnternet kısaca Dünya bu haberle çalkalanıyordu.
Birkaç saat sonra uzaylıların mesajına Beyaz Saray olumlu yanıt verince, Pasifik Saatiyle 17:00 da Alınan olağan üstü güvenlik önlemleri sonrasında UFO’lardan bir tanesi beyaz sarayın bahçesine iniş yaptı. Aslında tam olarak iniş yapmış sayılmaz. Tam Beyaz Saray üzerine geldiklerinde UFO’nun altından golf sopalarına benzeyen ince üç tane ayak tonlarca ağırlıkta olduğunu düşündüğümüz UFO’yu hava da sabitledi. Sanırım bu ince metal parçaları Çelikten ve Titanyumdan yüzlerce kez sağlam olmalı tüm bu olanlar canlı Televizyon yayınıyla Dünya’ya yayınlandı.
UFO’nun tam altından çıkan mavi ışık huzmesinde beliren bir gölge herkesi heyecanlandırdı. Aynı insana benzeyen fakat iki metreye yakın boy, keskin dişleri çene yapısından belli, kafa yapısı beyin kısmı biraz daha şişkince ve saçsız kel kafalı, sade beyaz renkli geniş etekli hatta Arapların giydiği kıyafeti andıran yaka ve sol göğsünde bir simge ile yavaş ve mağrurca Başkanın yanına doğru ilerledi. Şaşırtıcı biçimde elini başkana uzattı. Uzaylılar de aynı şekilde selamlaşmaları mümkünümüydü.
Merakımız bir süre sonra uzaylı adamın boynuna geçirdiği bir panelle giderilmiş oldu. Bu panel onlarla iletişimi sağlayan aygıttı. Yaratık ağzını açmadan ne düşünürse orda önce yazıya sonra sese dönüşüyordu. İlk kelime “Merhaba” yazısını gördükten sonra robotik bir ses aynı şekilde okudu. Yaratık anlatmaya başladı :
-Dünyalılar, şaşırdığınızı görüyorum. Yaklaşık yüz yıldır gezegeninize mini keşif gemileri gönderdik siz onları UFO olarak adlandırıyorsunuz. Türünüzü kullandığınız dilleri ve yaşamınızı inceledik. Artık iletişim zamanı gelmişti. Alışkanlıklarınız ve yaşamanız hakkında bilgileri uydularda yayınladığınız Televizyon yayınlarından gözlemledik ve öğrendik analiz ettik.
Bu aygıtları, selamlamayı sizinle iletişim için hayata geçirdik yarın hava aydınlandığında siz buna sabah diyorsunuz amaçlarımızı tüm insanlığa açıklayacağız. Bilmeniz gereken en önemli mesajım “Endişe etmeyin Barış için buradayız.” Tekrar görüşmek üzere dedikten sonra başkanın oval ofisinde mini bir toplantı gerçekleştirildi.
Başkan basın açıklamasında :
-Yakında tüm Dünyanın öğreneceği bir haber hepimiz çok heyecanlıyız açıklamasını yaptı.
Hemen sonra yaratık gemisine çekildi. Amerikan ordusu yapılabilecek saldırıları önlemek için Beyaz saray çevresine araç ve insan girişini yasakladı.
Sabah saat 09:00 da Birleşmiş milletler üyeleri yanında bir çok ülke lideri kendisi de toplantı da hazır bulundu. Aynı sade beyaz kıyafetiyle uzaylıların elçisi ki bizim dilimizde telaffuzu mümkün olmadığından Uzaylı john alkışlar eşliğinde kurula geldi. Kürsüye çıktı elinde bir çeşit kitap yada dergi gibi görünen kenarı bezeli süslü kitabı önüne açtı.
-Selam Dünyalı dostlarım barış için geldik. Çektiğiniz acı ve eksiklerinizi teknolojimizle son vermek niyetindeyiz. Bu amaçla en verimsiz topraklarda bitki yetiştirecek özel gübre ve üretimi, enerji sorununu çözmek için su dan elde edilen moleküler füzyon reaktörü sayesinde temiz ve sınırsız elektrik enerjisi, hidrojen gazı sayesinde temiz enerji elde etme yöntemleri. Yaşlılığa ve kansere karşı ilaçlar ilk önceliğimiz.
Söz alan Rus elçisi :
-Peki bizden istediğiniz nedir? Karşılığında ne alacaksınız sayın elçi, bizim atalarımızın bir sözü vardır. “Bedava peynir ancak fare kapanın da olur”
-Barış tek isteğimizdir. Bu teknolojiden faydalanmak isteyen ülkeler Askeri harcamalarını ve araştırmalarını sınırlandıracak, İnsanları ve benim türüme zarar verebilecek her türlü aracın üretimini durdurmak galaksi de hepimize yetecek yer var.
Rus elçi :
-Saçmalık bu bir tuzak elimizdeki her şeyi alıp saldırmayacağınızı ne garanti edebilir.
-Endişenizi anlıyorum fakat inanın ki eğer sizi yok etmek istesek bir gemimizdeki reaktördeki enerji bile gezegeninizi toz haline getirmeye yeterli olurdu. Fakat biz barışçı bir toplumuz. Halkımız içerisinde yüz yıllardır cinayet işlenmemiştir. Bizim gezegenimizde savaş asla yaşanmamıştır. Sizde de aynısını gerçekleştirmeyi umuyoruz. Birlikte daha iyi şeyler başarabiliriz.
Teknoloji Paylaşımı
Rusya , Çin, Vietnam ,Kore bir kaç ülke hariç diğer ülkeler bu cevabı alkışlarla onayladı. Uzaylı dostumuz ayakta alkışlanarak toplantıdan çıktı. Amerikan başkanı düşünmek için süre istedi. İlk kabul edenler; Mısır Etiyopya, Namibya, Nikaragua, Botsvana, Sudan, Avrupa birliğinden Fransa, Liechtenstein, Venezuella, Surinam, Peru oldu. Bu ülke semalarındaki gemiler hemen iniş yaparak teknoloji transferine başladılar. Uzaylı dostumuz konuşma sonrası ayrılırken konuşma yaptığı yaklaşık yüz yapraktan oluşan kitabı kürsü de bırakmıştı. Aynı gün akşam üzeri masama çok gizli yazan bir zarf ulaşmıştı bile, açtığımda dostlarımızın dilinde yazılmış bir kitap elime geçmiş olmasına rağmen çözülmesinin çokta kolay olmayacağını o zaman anlamıştım.
Birkaç ay içerisinde gazetelerde çıkan haberler göz kamaştıran cinstendi. Sahra çölü dev bir tarlaya dönüşmüştü, yeni gübre çölü yemyeşil yapmakla kalmamış yetişen meyve ve ağaçların kısa zamanda yetişmesine bol ve kocaman meyveler vermesine yol açmıştı. Kurak iklimde bile yetişen domates yaklaşık bir buçuk – iki kilo gibi geliyordu. Bir elma bir kiloya yakın geliyordu. Bu sayede bol ucuz ve her yerde her çeşit meyve sebze yetişmeye başlamıştı. Afrika ülkelerinde açlık iki ay içerisinde son buldu.
Paris yakınlarında inşa edilen yeni su ile çalışan moleküler füzyon reaktörü tüm ülkeyi aydınlatmaya yetmişti. Kömür ve fosil yakıtların kullanımı havayı kirlettiğinden yasaklandı. Araç kullanımının yasaklanması çok sürmedi, çünkü ışınlama odaları inşa edilmiş bu odalara giren kişiler başka bir yerdeki kabinden çıkabiliyorlardı, istedikleri yere anında ulaşabiliyorlardı.Uçak seferlerine bile gerek kalmamıştı. Işınlama odaları hakkında sadece yerçekimi olan yerler arasında işe yarıyordu. Mesela aya yada uzaydaki bir yere ışınlanmak isteseniz dahi mümkün olmuyordu. Fransa da tüm otolar, uçaklar ya müzelere yada hurda ile geri dönüşüme gönderiliyordu.Bu sadece başlangıçtı.
Işınlanma teknolojisi ile beraber ülke sınırları neredeyse kalkmıştı. Mısır’daki bir kabine giren birisi birkaç saniye sonra Paris’e ulaşabiliyordu. Teknolojinin nimetlerinden faydalanmak isteyen bir çok ülke silahlı kuvvetlerini lav ederek, teknolojiye kayıtsız kalamadı. Zaten uzaylı dostlarımızdan herhangi bir tehdit gelmemesi, Ülkeler arasında sınır kalmaması, sınırlı kaynaklar için mücadele etmelerine gerek kalmayan devletler için savaşmak zaten gereksiz bir durumdu, Tüm Dünya barış içerisindeydi. İlk yıl dolduğunda Amerika Birleşik Devletleri’ de teknoloji transferini kabul eden ülkeler kervanına katılmıştı. Amerika’ nın kabul kararını açıklamasının hemen ardından, şartları zaten kabul etmiş yetmiş ülke sayısı birden yüz ülkeyi geçti birkaç gün içinde yüz yirmi ülke sayısına ulaşıldı. Fakat Rusya ve onu hala destekleyen ülkeler hala bekleme de kalmayı seçiyorlardı. Elime ulaşan kitap ise ben ve tüm ekibimin uğraşmalarıma rağmen çözülememişti.
Teknoloji transferi ise dudak uçuklatan haberlerle devam ediyordu.Yaşlılık ilacı devrim niteliğindeydi en az otuz, kırk yaş gençleşen yaşlı nüfusu beraberinde yaşlı ölümlerinin de azalmasına neden olduğundan nüfus patlaması gerçekleşti. Uzaylıların verdiği robotlar sayesinde mikro cerrahi ameliyatları başarıyla gerçekleştiriliyor. Hasarlı sinirler değiştirilebiliyor görme yürüme engeli kalkması bir yana, sihirli serum sayesinde engelli, sakat ve uzuvları eksik insanların kopan bacakları yeniden çıkıyordu. Evli çiftler satın alabildikleri küçük bir kutu sayesinde beş ay gibi kısa bir süre de çocuk olmanın yanında cinsiyetini bebek adedini üzerindeki menüden seçebiliyor. Gün be gün gelişen bebeği izleyebiliyorlardı. Üstelik anneler artık bebeği karınlarında taşımak zorunda değillerdi.
En son çıkan haberlerde Uzaylı dostlarımız kendi gezegenlerin de ve yeni keşfedilen Dünya’ya benzeyen bakir toprakların olduğu el değmemiş cennet gibi bir doğaya sahip güneş sistemin de birlikte koloni kurulması fikrini ortaya atmışlardı.
Ben ve ekibim üç yıllık çalışmanın sonunda Birleşmiş milletlerde bırakılan, uzaylı kitabının sadece kapağında yazan “İnsanlara nasıl hizmet edilir? (how to serve humanity) ” yazısını çözmemiz bizi biraz olsun rahatlatmıştı. Bu haberi Birleşik devletler başkanına iletmemizin hemen ardından başkanlık gereksiz bütçe gideri olarak görünen CIA – Kriptoloji bölümünü tamamen kapatmayı kafasına koymuştu. Kos koca kriptoloji bölümü çözdük diyerek “İnsanlara Nasıl Hizmet Edilir? “ yazılı bir rapor getirmişti. Uzaylı dostlarımızın da İnsanlara Hizmet Etmesinden daha doğal ne olabilirdi? Gelen yazıda birkaç ay içerisinde ofisimizin kapısına kilit vurulup işsiz kalacağımız gerçeği beni rahatsız etmeye başlamıştı.
Gıda ve enerjinin neredeyse bedava kadar cüzi ücretlerle ulaşıldığı bu dönemde, İşsiz asker ve subaylar, işsiz fizikçiler, işsiz bürokratları da beraberinde getirmişti. Kontrolsüz hızla artan nüfus beş ayda doğan çocuklar, artık ölmeyen gençleşen yaşlılar Dünya nüfusunu birkaç yıl içerisinde on beş milyara ulaştırmıştı.
İşsizler ordusunun sorunun çözümlerinden birisi, Uzaylı dostlarımızın gezegenine giderek koloni kurmak, yeni bir başlangıç yapmak için onlarla birlikte gezegeni bir daha dönmemek üzere terk ediyorlardı.
Bir diğer yöntem, Tüp denilen cam bir kavanozun içerisinde dondurularak derin uykulara yatırılan kişiler çok uzakta keşfedilmiş yeni güneş sistemine otuz beş yıl yolculuk ederek, orada tekrar uyandırılıyordu insanlar Dünyayı yeniden kurmak için gönüllü olarak başvuru yapıyorlardı.
Son çare hayır kurumlarının evsizlere ve fakirlere dağıttığı ücretsiz yemeklere razı olarak yüz seksen yıl ömür sürmek, evet hükümetler hiçbir yaşlının ölümüne müsaade etmiyordu. Yeni teknolojilerle imal edilen kamera sistemi tüm şehrin güvenliğini sağlıyordu. Saldırı ve intihar eğilimindeki kişiler bu olayları gerçekleştirmeden şehir kameraları önce’den analiz edilip tespit ediliyor, yakalanarak Polis tarafından tedavi için hastanelere götürülüyorlardı. Bu tarz düşünceleri hafızadan silebilen cihazlarla yüzde yüz başarı sağlanıyordu.
Merhaba İşsizlik
Bize ulaşan mektupta bir ay içerisinde elimizdeki ki İnsanlara Nasıl Hizmet Edilir? kitabından çözebildiğimiz kadarını çözmemiz istendi. Bir karar vermek zorundaydım, işsizler ordusuna katılmak ve diğer yeni başlangıç seçenekleri arasından birisini seçmeliydim. Dondurulmak pek hoşuma gidecek seçenek gibi durmuyordu. Dünyada kalıp düşkün birisi olmakta bana yakışmazdı. Kararımı verip uzaylı gezegeninde göçmen olmak için başvuru yapıp sağlık taramasından geçtim.
Uzaylı dostlar, Bana bir ay sonra yani tam ofisimin kapanacağı gün için uçuş tarihi verdiler uçuş tam 19:30 da yapılacaktı. Bu benim için en uygun zamandı.Böylelikle de işsiz kalmayacaktım, son gün geldi çattı. Sabah valizimi toplayarak işyerine gittim tüm arkadaşlarımla vedalaştım. Buna sekreterim julia ‘da dahil, bana gitme der gibi baktı. Ben evliliği şimdilik ayak bağı olarak gördüğümden, julia’nın öyle bir düşüncesi olduğunu bildiğimden uzak durmaya kararlıydım. Akşam saat 18:00 olduğunda valizimi alarak sekreterim julia’ya
-Hoşça kal! Julia diyerek arkama bakmadan oradan ayrdım. Eskiden hava alanı olarak kullanılan, şimdilerde uzay mekiklerinin kalkış için kullandığı Dulles havaalanındaki 915.(ci )kez havalaacak olan Göçmen gemisi hazır bekliyordu. Eskiden olduğu gibi pasaport kontrolü yapılmıyordu sadece alana girerek önceden verilen sağlık raporunu uzaylı görevliye teslim ediyordunuz.
Sonrasında Bilim kurgu filmlerinde olan bir klişe burada gerçekleşiyordu. Mavi bir ışık o kişiyi onun için ayrılan odaya ışınlıyordu. Aslında bu korkutucu sayılırdı, birkaç saniye önce önünüzdeki adam aniden yok oluyordu. Işınlama odalarını kullanan kişiler bunu zaten daha önce yaşadıklarından bize de normal bir şey gibi gelmeye başlamıştı. Sıra beklerken önümdeki kadının, konuşmalarına şahit oluyordum.
-Oh! Tom çok heyecanlıyım marrie 308. Seferle dünyayı terk ettiğinde endişe etmiştim fakat tüm endişelerim ondan aldığım video mesajla kayboldu. Anne, yaşam çok kısa ben cenneteyim demiş
-O kadar kısa mı? başka ne demiş?
-Bilemiyorum sadece bu kadardı. Bende gitmeye karar verdim.
-Bu kadar kısa ve tuhaf bir mesaj
Elveda Dünya
Sıra bana gelmişti kağıtları görevli uzaylı memura uzattım, arkamı dönerek Dünya’da ki son güne bakmak için arkamı döndüğümde kalabalığın arasında Julia elindeki kağıtları sallıyordu. Bağırarak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Önündeki polisi atlatarak bana doğru geldiğinde ne dediğini anladım.
-James! O gemiye binme hata yapmışız. Kitap bir yemek kitabı başlığı “İnsanlara nasıl hizmet edilir?” değil “İnsanlar nasıl servis edilir?( how to serve human?)”
Tam o an beni bu odaya ışınladılar. Bir haftadır, süper hızlı 915. Göçmen gemisi ile seyahat ediyorum. Eğer söylenenler doğru ise iki hafta sonunda hedefimiz olan gezegene inmiş olacağız. Benimle birlikte gezegene ayak basacak olan bin beş yüz yolcu tavuklarla aynı kaderi paylaşacak ve benim dışında kimsenin haberi yok.
Aklıma reklamlarda çıkan her yeri yeşil gezegen görüntüsünden sonra söylenen“ Yeni Dünya’yı siz kurun ” sloganı geldi. Eğer bu keşfettikleri gezegen gerçekse uzaylılar için bir tavuk kümesinden farkı olmayacak onlar buna yeni kümes gözüyle bakacaklardır. Eğer böyle bir gezegen yoksa ve yalansa o dondurulan insanların hepsi konserve insan şeklinde tüketilecektir.
Bütün Dünya teslim olmuşken ellerinde silah bulunmayan Dünya ne yapabilir? , sanırım hala silahlarını teslim etmeyen Ruslar ve Çinliler kaldı. Bu konuya daha ne kadar kayıtsız kalacaklarını bilmiyorum iki ülke Dünya’nın kaderini değiştirebilir mi?
Tutulduğum hücrede otomatik yemleme sistemi belli saatlerde yani günde dört kez açılarak yemek veriyor muhtemelen gezegene ulaşmadan bizi semirtmeye çalışıyorlar. Ben yemek yemeyerek karşı gelmeye çalışsam da artık açlık sınırındayım üç gündür sadece su içiyorum, ama dayanamayarak bu öğünü yiyeceğim belki kaçarak kurtulmaya çalıştığımda güçlü olmam daha iyidir.
Alacakaranlık Hikayelerinden
–