Mesnevi’den Mecnunun Endişesi,Mecnun ayrılık derdinden dolayı boğaz hastalığına yakalandı. Tedavi için hekim çağırdılar. Hekim gelip Mecnun’u muayene etti ve Mecnun’dan kan almaktan başka çare bulamadı. Kan alma işini yapan bir hacamatçı çağırdılar. Hacamatçı geldi, Mecnun’un kolunu bağladı. Şişmiş olan yeri keseceği sırada Mecnun bir nara atarak dedi ki:
“Ey kan alan adam!.. Ey hacamatçı hekim!.. Paranı al ve git, bana dokunma, damarımı kesme. îsterse bu dertten Öleyim!..”
Hacamatçı şaşırdı:
“Bundan niçin korkuyorsun, sen kükremiş arslandan bile korkmazsın. Aslan, kaplan, ayı, kurt gibi yabani hayvanlar geceleri saf saf etrafında toplanıyorlar, onlardan korkmuyorsun da, bundan mı korkuyorsun?..”
Bunu duyan Mecnun:
“Hayır,” dedi. “Beni yaralamandan, damarımı kesmenden korkmuyorum. Benim bütün vücudum Leyla ile dolu, damarlarımı keserken ona zarar vermenden korkuyorum.
Sevenin Cevabı
Bir sevgili, âşık olduğu kişiye, “Yiğidim! dedi. “Sen çok gurbet gezdin, bir çok şehirler gördün. Söyle bakalım gördüğün şehirlerin hangisi daha güzeldi?”
Sevgilisi hiç tereddüt etmeden cevap verdi:
“En güzeli, sevgilinin oturduğu şehir,” dedi ve şöyle devam etti:
“Padişah yaygısını nereye yaydıysa, orası iğne deliği kadar dar da olsa bize bir sahra kadar geniş gelir. Ay yüzlü Yusuf’un oturduğu yer kuyunun dibi de olsa orası bize cennetten farksızdır.”