Çayın ve otu bol, yemyeşil bir adada obur bir öküz vardı. Gün boyu yayılır» tıkabasa doyar, semirip şişmanlardı.
Ama akşam oldu mu bir kenara çekilir, “Yarın ne yiyeceğim, ya otlar kurur, aç kalırsam” diye kuruntulara kapılır, üzülüp kederlenirdi. Ve üzüntüsünden sabaha kadar erir, zayıflardı.
Sabah olunca otların kurumadığını görüp sevinir, yeniden yemyeşil otların içine dalar, yedikçe yer, semirirdi. Ama akşam olunca yine aynı kuruntular onu zayıflatır, iğne ipliğe döndürürdü.