Mehmet Akif Ersoy’u(1873-1936) tanımayan yoktur.İstiklal marşımızın şair’i bilinmeyen yönlerinden bahsedecek olursak, iyi bir baba,iyi bir millet vekili,iyi bir vatan sever, iyi bir şair olması dışında, dindar iyi bir Müslüman ve aynı zaman’da veteriner yani eskilerin deyimi ile baytar.
Mehmet akif konuşmaları ve söylemleri sebebiyle ittihatçı kesim tarafından pek sevilmezdi.Çoğu zaman konuşmaları ile dalga geçildiği de olmuştur.Mehmet Akif Ersoy Trenle seyahati sırasında tam karşısına İttihatçı vekillerden iki kişi oturmuş ve zaman zaman bir birleriyle akif’in yaptığı konuşmaları alaya alınarak dalga geçilmektedir.O kadar alay edilmiştir ki bu alay kantarın topuzu artık kaçmıştır.Her lafın sonunda haha hihi gülünmesine inceden inceye sinirlenen şair ses çıkarmaz,kulak asmaz elindeki gazeteyi okumaktadır.Bu sıra ittihatçılardan birisi dalga geçme babında sırıtarak
“Mirim sizin şairliğiniz tamam lafım yokta siz baytar değil miydiniz ?”
Akif sustukça üstüne gelindiğinin farkında olduğundan artık paylama zamanının geldiğini anlayarak
“Evet üstadım baytarım bir yeriniz mi ağrıyordu “ diyerek ince bir zeka örneği gösterip eşek şakası öyle değil böyle yapılır eşşek demeden lafı sokar. Bu duruma bozulan ittihatçı orayı terk eder.Ama asıl hikayemiz bu değildir.
Mehmet Akif Ersoy’un, arkadaşlarından Mithat Cemal KUNTAY tarafından aktarılan bir hikayesidir.Mehmet akif Çocukluğunda baytar mektebine giderken, yakın arkadaşı hasan ile sıkı fıkı bir dostlukları vardı.O dönem okulda bir sohbet sırasında akif arkadaşıyla sözleşir, bir birlerine bir söz verirler “Eğer taraflardan birisine bir şey olması durumunda sağ olan öbürünün ailesine bakacak göz kulak olacaktır.” ama işin komik tarafı ortada daha ne eş vardır, nede çocuk hem zaten, Bilindiği gibi çocukluk ve gençlik döneminde verilen sözler.Üzerinden unutulur rafa kalkar.Aradan yıllar geçmiştir.Meşrutiyet döneminde yaşamaktadır baytar mektebini bitiren ,Akif Ziraat nazırlığında çalışmaktadır(yani tarım bakanlığı).Ziraat bakanlığı görevini layığı ile başaran kişi olan ziraat nazırı siyasi sebeplerden görevden alınarak mevkii düşürülerek uzak bir yere müdür olarak atanır.Bunu sineye çekmeyen siyasi duruma tepki vermek maksadıyla akif görevinden istifa eder.Çok varlıklı bir ailesi olmadığından, Beyler beyi tarafında oturan akif zor bela kıt kanaat geçinmekteydi.Ben ona Cuma günleri sabahtan gider birlikte kitap okur öğlen yemeğini birlikte onun evinde yerdik.İşten ayrıldığını öğrendikten sonra öğlen yemeği sıkıntı olmaması için bahane uydurup öğleden sonraları gitmeye başladım.Bir cuma günü evine gittiğimde tam sekiz çocuğun olduğu bol bağrış ve çağrışın olduğu bir evde buldum akif’i, tek çocuk ne kadar sevimli ise sekizi bir araya gelince karışık bir durum söz konusuydu.Evde sekiz kişilik kıyamet kopuyordu.Akifin beş çocuğuna üç tanede komşu çocuğu katıldı sanmıştım.Sofraya oturduğumuz da çocuklardan birinin yanağından makas alarak, akife sordum “kim bu çocuklar ?” Akif yüzüme bakmadı cevaplamadı, duymadı sandım. Odaya geçince akife biraz şaka yollu takılarak tebrik ettim “Seni tebrik ederim Kimse misafir çocuğuna bu kadar müsamağa göstermez” Akifin suratı değişti “onlar misafir değil benim çocuklarım” dedi.Ben şaşırmıştım bir hafta da üç çocuk nasıl olurdu? “Hasan efendi öldü” dedi. Kim evvel ölürse hayatta olanın bakacağı çocuklardı o çocuklar hasan efendinin çocukları.