Kardeşime Bir Şaka
Jim ve Jack iki kardeş doktorlar, aynı hastane de görev yapmaları tamamen bir tesadüf ve bugün ağabeyi olan jim’in doğum günü ve muzip ve yaramaz küçük kardeş on dakika önce arayıp gitmeden önce kendisini görmesini ona mesleği hakkında sorması gereken bir durum olduğunu söyledi. Unutmadan Ağabey jim kısa boylu ve kilolu olmasına takılmayın o kilolar sürekli makale ve kitap okuduğu için aldığını söyler ve bu söyledikleri başarılı bir nörolog ve beyin cerrahı olması sebebiyle bir ölçü de doğru olmalı.
Elimiz değmişken Kardeş Jack’i de tanıyalım atletik yapılı, ele avuca sığmaz, aşırı hareketli, sevimli, muzip ve büyük bir Kazanova demek yanlış olmaz, sanırım biraz da şeytan tüyü var. Ağabeyini örnek olarak tıp fakültesini yazıldı. Alkole ve kadına düşkünlüğünden birazcık zor da olsa tıp fakültesini bitirdi. Ağabeyi gibi başarılı bir nörolog olacak bilgi ve sabra sahip olmadığından onu adli tıp uzmanı olarak atayıp morg sorumlusu yaptılar. Jack, her zaman benim hedefim en kısa zamanda hastane yönetimine gelmek der umarım bu amacını gerçekleştirir.
Bu arada Jim en alt katta bulunan karanlık morg girişinin başında bulunan asansörle indi, koridorda bulunan floransan ışıklandırma koridoru adeta korku filmi seti gibi pır, pır ederek aydınlatıyor. Jim sessizce koridorda ilerlerken ayak sesleri yankılanıyor. Ani den arkasında bir zombi beliriyor yavaş adımlarla arkasından yaklaşıp:
-Böööö
-Ah! Lanet olsun jack beni kalpten öldürmek mi istiyorsun? Hem bana böyle bir şaka yapacaksan sırtındaki mavi önlükten ve sol cebinin üzerindeki isimlikten kurtulmalısın?
-he, he, he ama itiraf et yeni silikon maskeler çok başarılı.
-Çok komik, çok beni akşamın karanlığında arayıp aşağı gelmemi söylüyorsun. Sen hiç ciddi olamayacak mısın? Jack
-Neyse gel bakalım koca adam sana göstermek istediğim bir şey var.
Jack, yüzünde bulunan silikon zombi maskesini çıkarıp iki kanatlı cam bir kapıyı açıp jimle birlikte içeri girdiler. İçeri girdiklerin de ortam loş olmasına rağmen tam karşılarında cesetlerin konulduğu buzdolabı kapakları ışıl, ışıl parladığından ilk olarak göze onlar çarpıyordu. Sol üst tarafta küçük sıralı buzlu camlar hemen onun altından duvar kenarından başlayan cesetlerin olduğu sedyeleri ve her birisinin üzerinde mavi, yeşil renkli örtüler bulunuyordu.
Örtülerin altında ceset olduğu fikri her ne kadar korkutucu olsa da insan zamanla buna alışıyordu. Sağ tarafta yine üzerleri örtülmüş birkaç sedyenin yanında sabit duran iki adet yan yana metal oluklu sedye ve baş kısımlarında musluk bulunuyordu. Otopsiler bu iki metal sedye üzerinde yapılırdı. Jim etrafı bir kontrol ettikten sonra Jack’e dönerek:
-Eee! Hadi göster bakalım şu beni şaşırtacak şeyi morgun palyaçosu
-Peki, madem konuyu açtın ben de sade de geleyim bak burada bir ceset var.
Jack bir örtüyü hızla çektiğinde param parça kanlar içerisinde bir adam cesedi göze çarpar ve hızla örterken nu nahoş olayı o da unutmak ister gibi.
-Lanet olsun! Kusura bakma bu akşamüzeri televizyona çıkan trenin hemzemin geçitti altına aldığı evsiz adam. Yanlışlıkla oldu. Ha, ne diyordum bak bu ceset tam ben çıkacakken geldi. Bu kadın aşırı uyuşturucudan ölmüş ama tv’de duymuşsundur şu yeni sentetik uyuşturucu sebebiyle ölmüş ama garip olan dikkat le bakmanı istiyorum.
-Aman tanrım! Bu imkânsız.
-Evet, biliyorum, ama gögüslerini gördün mü? Uçları çıkıyor derisine metal değdirdiğimde tüyleri ürperiyor. Sen bu tarz zombi saçmalıklarına meraklısın seni o yüzden çağırdım.
-Evet, teşekkür ederim sanırım çocukken okuduğum çizgi romanların etkisi var ama neden olmasın diyorum. Jack buluşun ne demek biliyor musun?
-Evet, tabi ki biliyorum, zombiler gerçek olabilir.
-Aynen öyle seni umutlandırmak istemem ama jack bundan daha iyisi lazım aynı uyuşturucudan ölen bir tane daha ceset lazım. Bunun için ne kadar beklersek bekleyelim buna değer.
-O kadar beklemene gerek yok dostum bu kızla birlikte yaklaşık on ceset daha var elimde bir uyuşturucu partisi veriliyormuş sanırım hepsi aynı sebepten ölmüş
-Harika! Hadi hemen diğerlerine bir göz atalım. Hangileri uyuşturucu sebebiyle ölmüş
-Ben hepsini şu kenara dizdim baştaki tren çarpan hariç hepsi
-Güzel hemen bir metal eşya ver şu adamı da bir test edelim. Evet haklısın bu da ürperdi demek ki hissedebiliyor. Tabi ki canlı değillerse
-Hadi saçmalama
Tam bu esna da iki kardeş önlerinde yatmakta olan erkek cesedi üzerine odaklanmışken. Arkalarında bulunan kadın sedye üzerine oturur vaziyete geldi sora jack’i tam boynundan ısırdı. Korkunç bir çığlık atan jack her tarafa bol miktarda kan sıçratırken.Korkan jim duvar kenarında şaşkın bir biçimde sinmiş ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Ardından yatan adam ve onunla aynı hizada bulunan cesetler üzerlerindeki örtüyle sedye de oturur vaziyette dikilir. Bir kaçı kanlar içerisindeki jack’i yemeye koşarken diğerleri köşeye sıkışmış olan jim’in üzerine doğru yürümeye başlarlar. Jim çaresizdir:
-Hayır! Hayır, bunlar olamaz diye bağırmaktadır.
Jack ise yere yığılmıştır onun üzerindeki zombilerin her yeri kan içindedir. Jim son anlarını yaşamaktadır ama kendisini kurtaracak bir yol düşünemediğinden çaresiz bir biçimde kaderine teslim olmuştur. Jack aniden ayağa fırlayıp bağırır.
-Sürpriz! Mutlu yıllar, nice seneler koca oğlan
Zombiler durmuş aniden üzerinde “Doğum günün kutlu olsun Jimbo yani ağabeyim” yazan bir pankart açarlar. Şaşkın vaziyette yere çömelmiş olan jim ayağa kalkıp
-Yani hepsi aptal bir şakamıydı.
-Sen zombileri seversin jim, bu yanımdaki kız arkadaşım helen makyaj uzmanıdır, zombilerio boyadı. Bu kan ise gerçek kan aslında Helen boya kullanmayı önerdi ama ben renginden anlayacağını bildiğimden tarihi geçmekte olan kan torbalarını üzerine bantladım. Sürprizi mi nasıl buldun jimbo itiraf et bu defa fark edemedin değil mi?
-Ben.. ben ne.. söyle..yeceği.. mi…??? ahhhh!
-Hemen bir sedye
-Birisi 911 i arasın
-Salak, burası bir hastane bizde doktoruz çabuk asansöre yukarı çıkaralım hemen.
5 Yıl Sonra Aynı Hastane
Hastane koridorlarında takım elbisesiyle yürüyen jack ve yanında elinde kalem ve not defteriyle koşturan sekreteri suzan
-Başhekim Jack, yönetim kurulu en kısa zamanda bir toplantı istiyor ne zaman yapılacağını söyleyeyim?
-Hiç bir zaman? Beni sadece rahat bıraksınlar ki işimi yapabileyim sık, sık toplanmakta nereden çıktı. Sık yapılan toplantı kötü organizasyonun göstergesidir. O moruklara söyle beni buna dâhil etmesin.
-Hadi jack sadece bir tarih söyle
-Gelecek yıl aynı tarihte
-Hadi ama

-Bu son sözüm hiç müsait değilim. Beni arayan olursa araştırma laboratuarında olacağım.
-Oh! Lanet olsun jack
Jack merdivenlerden bir kat aşağıya inip cam bir kapıdan içeri girdi. Jim sandalyede oturmuş başı eğik mikroskoptan incelediği şeylere bakıp kendi, kendine neşeli bir şekilde kahkahalar atıp:
-Harika, çok güzel tam istediğim gibi artık hazırız.
Bir sandalye çekerek oturan jack arkası dönük olan jim’in yanında oturduğunda jim hiç rahatını bozmadan çalışmaya ve konuşmaya devam ediyordu.
-Evet işte bu ha, ha
-Selam Jimbo, neşelenmen güzel ama yönetimle aramızda sorunlar var araştırma paralarının % 60’ını senin araştırmaların yiyor ve bana şu ana kadar elle tutulur hiçbir şey vermedin.
-Bana biraz daha zaman verirsen araştırmalarım başarıya ulaşmak üzere
-Zaman mı? Zaman yok, araştırma bölümüne aktarılan paraları kesmek istiyorlar. Hem sadece senin değil tüm araştırmaları durdurmamı istediler.
-Para önemsiz, o ahmaklara söyle bunun lafını bile etmemeleri lazım bilime paha biçilmez.
-Jimbo anlamıyorsun benim kellemi gümüş tepside istiyorlar. Eğer geçen ay beni dinleyip pahalı Haiti tatilin yerine araştırmalara harcasaydın hiçbir sorunumuz olmayacaktı. O paraları izah edemiyorum. Araştırma yerine tatil için harcandığını yönetime nasıl anlatırım.
Jim uğraştığı mikroskobu bırakıp jack’e döndüğünde parmaklarını oynatamadığı eli ve felçli sol kolunu ve bacağını uzatarak jack’e gösterdi
-Bu beni ilgilendiren bir durum değil, hem sen bana sonsuza kadar borçlusun jack, bak bunları hatırladın mı? Felçli sol tarafım, ben başarılı bir beyin cerrahıydım, araştırmacı olmayı ben istemedim hatta bu işi bile sen beni dâhil ettin o halde beni rahat bırak yakında para buraya akacak. Üstelik tatil dediğin araştırma gezisiydi eğer gitmeseydim bin yıl daha aynı nokta da olurduk.
-Evet, şu senin zombi takıntın değil mi?
-Sesinden alay mı seziyorum? Buna az sonra pişman olabilirsin
-Güldürme o deli saçması vudu ayinlerinden bahsetmiyorsun değil mi?
-Onlar gerçek, son olarak oradan getirdiğim küçük bir parça tozu analiz ettim içindeki bilinmeyen kimyasal morina balığının yetişkin erkek olanlarının ciğerinden çıkarılan safranın kızgın sac üzerinde suyunu çekene kadar pişirilip toz haline gelmesiyle elde ediliyor. Bu ilaç güçlü bir Antidoks ben onu kimyasal şekilde elde etmeyi başardım bu sıvı ölüyü bile diriltecek kadar güçlü. Benimle gel sana bu durumdan nasıl çıkacağını söyleyeceğim yönetim sen ne istersen vermek zorunda kalacak.
Jim elinde bastonla önde jack arkada morga doğru giderler. Kapısından geçtiklerinde karşı da üzeri örtülü bir cihaz ve başsız bir ceset bulunmaktadır. Örtüyü kaldıran jim eliyle alete bağlı bir insan kafası gösterir.
-Jimbo, ne bu? Şimdide bağış yapılan kadavraların başını mı koparmaya başladık
-Bu bir evsiz resmi şekilde bağışlanmamış, ama kimin umurunda
-Harika, şimdi artık illegal işlere alet ediliyorum.
-Sen ona değil sonuca bak
Jim elinde tuttuğu bir deste yeşil renki parlak şırıngalardan birisini açıp kesik başın yanağından içeri enjekte etti. Bir dakika geçmeden cihazın ekran kısmında kalp atmasına benzer şekiller oluşmaya başladı.
-Gördün mü? O yaşıyor.
-Hiçbir şey görmedim ekranda sadece bir grafik.
-Hala kavrayamadın mı? Beyni hala hayatta, işlevine devam ediyor.
İçeri uzun boylu kıvırcık saçlı korkutucu iri yarı zenci genç bir öğrenci girdi. Jack bir an boş bulunup ürkmüştü.
-Sorun yok, sorun yok jack, bu yardımcım “Jamal” onunla yolculuk esnasında tanıştım. Biz jamal’le kafa, kafaya verip düşündük sanırım artık ölü bedenlerin neden hareket etmediğini biliyoruz. Bu sebep onların ölü olması.
-Harika, bende neden canlanmadı diyordum.
-Bu deneyin bir sonraki aşaması canlı bir denek üzerinde yapılması. Yani canlı bir denek ölümsüz olacaktır.
-Peki, bu denek başarılı olmazsa yani ilaç verilince direk ölürse
-O zaman bir tane daha buluruz.
-Güzel peki bu iş için uygun bir denek nereden bulacaksınız?
-Şey aslında bulduk bile
-Ne hayır? Hayır, jamal sen bir delisin, ayrıca jim sende öyle o iğneyi Amerikalı olmasa bile jamal’a yapmana müsaade edemem.
Jack, jim’in elinde tuttuğu diğer enjektörü almaya çalışırken yaşanan boğuşmaya Jamal’de dahil olur ve Jack’i kollarından tutarak sedyeye yatırır.
-Yine yanıldın jack o denek sendin jamal değil o benim araştırmalarıma yardım eden sadık bir hizmetkâr.
Ardından elindeki yeşil sıvıyı jack’in koluna zerk etti. Jamal onu birkaç dakika tuttuktan sonra bıraktı. Jack olunca gücüyle bağırıyordu.
– Jim bu ilaç derimi yakıyor, AHHH! Lanet olsun biri bana yardım etsin. Kimse yok mu?
-Sahip öldü sanırım ne yapmamı istersin?
-Tüh! Ben ilacın başarılı olacağını düşünüyordum yazık
-Jim bu senin aptal şakalarından, sana yaptığım şakanın intikamını aynı morgda almak istedin tabii, ben bu şakanı tahmin ettim sende vazgeçtin değil mi? Jim.. jiim.
-Jamal cesedi buzdolabına koy birkaç gün kalsın ben her zaman yaptığımız gibi evraklara evsiz olduğunu yazarım, onay geldiğinde kadavra olarak kullanabiliriz üstelik ona ilk otopsiyi ben yapmalıyım sorunun ne olduğunu anlamalıyım.
-Peki, sahip
Jamal, jack’in cesedini bir sedyeye koyarak büyük dolapların olduğu yere getirdi bir neşterle elbiseleri keserek çöpe attı.
-Hey! Hey! Jamal o elbiseler kaç yüz dolar verdim biliyor musun? Tümünü senden keseceğim hey! beni duymuyor musun? Hey beni duyan var mı? Şakayı bırakın ben ölmedim, ben ölmedim. Saatim bir Rolex seni aptal onu geri ver. Ayakkabı Milano’dan çok pahalı
-Bu ayakkabı bana olmamak, çok küçük olmak aynı kız ayakkabısı he he
-Hey jamal dostum, ne yapıyorsun?
-Greg gel yardım et, jamal tek başına yapamıyor. Buradan bir delik aç onu asalım
-Bu adam da kim böyle?
-Jamal bilmez doktor jim evsiz olduğunu söylemek, otopsiyi kendi yapmak
-Anladım dur az kaldı. Ah! Lanet olsun ne kadar kan aktı. Sanki bu adam canlı dostum.
-Dr. Jim Öldü demek o ölmek o kadar.
-Dur şaka yaptım ama teni biraz ılık gibi
-O yeni ölmek, ben onu hemen getirmek
Jack çaresizce ellerini oynatmak ister ama elleri oynamamaktadır. Düşünmeye başlar “Ben gerçekten ölmüş olabilirmiyim? Ölmek bu mu? Yoksa hala ilacın etkisinden dolayı beynim yaşıyor mu? Ben zombi mi oldum?” Bu sırada öğrenci onun ensesinden delik açtığında bolca kan aktığını gördü. “Hey kanıyorum beni gerçekten mi kesti? Acımadı ama evet, ben bir zombiyim hayırlı olsun” ne yapacağım.”
-Tamam, onu deldim hadi kancayı geçir kaldırıp asalım ve gidelim ben üşüdüm
-Tamamdır, sende üç diyince kaldırmak bir.. iki.. üç.
-Hadi tamam gidelim.
İki adam sedyeyi çıkarıp buzdolabının kapısını kapatırlar. Kapağın etkisi ile sarsılan jack kendi etrafında dönmeye başlar, dolapta kendisi gibi birçok cesedin kanca ile asılı olduğunu gördü, sonra aşağıya baktığında ayağından yere kan damlalarının düştüğünü görür “Aman tanrım bu bir kâbus olmalı, kendi kardeşim intikam için beni öldürdü, ben onu kaza ile sakat bırakmıştım, istemeden oldu jimbo çıkar beni ühüüü.” Jack ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildir.
Gelen öğrenciler birer ikişer asılı cesetlerden zaman, zaman alıp giderler ama buzdolabının kapağı hep kapatılır. Karanlıkta bolca düşünen jack bir çıkış bulamaz elleri kolları hareket etmemektedir.
Bir kez daha kapının açıldığını gördü. İçeri giren jamal olarak tanıdığı öğrenciydi. Islık çalarak bir sedyeyle tam jack’in altına geldi.
-Hadi jack kardeş, iki gündür dinlenmek. Sıra sende Dr. Jim bir bakmak sorunu anlamak
Onu sedyeye alan jamal üzerini bir çarşafla örterek sürmeye başladı. Burası jim’e şakayı yaptığı aynı morg’tu jim elinde bastonu ile onu bekliyordu. Sedyeye gelerek örtüyü kaldırdı.
-Selam küçük kardeş, bir bakalım neden ölmüşsün? Terlik nerede?
-Sahip sen rapora evsiz yazmak
-Evet, jamal sen endişelenme rapor imzalandı. O Artık hastanemizin yani bizim laboratuarın kobayı.
Bu arada içeri yeni tıp öğrencilerinden bir gurup girdi. Jim keyiflendi onlara sedyenin etrafında eliyle duracakları yerleri gösterdi.
-Hoş geldiniz çocuklar. Bu gün bir evsizimiz var ölüm nedenini anlamaya çalışacağız. Sen küçük hanım neden sırıtıp duruyorsun?
-Şey evsiz olduğuna göre penisi benim olabilir mi? küçücük ben onu anahtarlık koleksiyonuma katmak isterim.
-Bu ahlaksızca, küçük hanım haddinizi bilin bir öğretmenden bunu isteyemezsin.
Jack ise kendi, kendisine “Oh şükür en azından orası yerinde duracak” ama jim daha lafını bitirmemişti.
-Ama küçük hanım yine de işim bittiğinde kadavrayı size serbest çalışmanız için bırakacağım. Birkaç organını kaybet sekte sorun olacağını sanmıyorum yani evet istediğinizi alabilirsiniz.
Jack buna sinir olmuştur “Ne? Lanet olsun jim bari aletime dokunmasalardı.” Jim eldivenleri giyerek bir neşter alır.
-Önce bir çizik, kaburgaları makasla keselim, alın bakalım bu ciğer, şu kalp bu akciğer, bu mide bunları tartın ve not alın çok önemli, bu kısımlarda sorun görünmüyor. Birde bana elektrikli testereyi uzatın ben kafa derisini açayım.
Jack hala olanı izlerken “Ah! O organlar benim mi? saçım aman tanrım beyni de çıkaracak, hey parmaklarımı hissediyorum sanki gerçek bir zombi’yim galiba” Jim testere ile gürültü çıkarmaktadır.
-işte bu da hastamızın beyni alın tartın bakalım.
-Ahhh! Bırakın beni bırakın
Jack ayağa fırladığında sedyeden doğrulabilir. Etrafındaki öğrenciler kahkahalarla ona gülmektedir. Jack, üstünü başını eliyle kontrol ettiğinde başındaki peruğu fark eder. Vücudunu kontrol ettiğinde tüm organlarını yerinde görünce:
-Tanrım şükürler olsun, her şeyim yerinde ölmemişim.
-Tabi ne sandım küçük kardeşimi öldüreceğimi mi? Jack nice mutlu yıllara doğum günün kutlu olsun. Bu arada şaka böyle yapılır acemi.
-Acemi mi? Jim ben kaç gündür buradayım.
-Jack sadece 2 buçuk saattir sana şaka yapıyoruz.
Morg’un kapısı açılır bembeyaz saçlarıyla içeri yönetim kurulu başkanı George Tayts girer.
-Neler oluyor burada? Bu ne kepazelik? Buna bir son verin. Ayrıca jack telefonlara çıkmıyorsun, saatlerdir, sekreterin önemli bir işin olduğunu söylüyor ama sen burada dalga geçiyorsun. Beni hayal kırıklığına uğratmanın bedelini ağır ödeyeceksin. Dedikten sonra arkasını dönerek kapıdan çıkar gider. Herkes şaşkın bir vaziyette yavaşça dağılırken, Jack göğsünü tutarak yere yığılır.
-Aman tanrım jack dayan.
Birkaç dakika sonra jack, sedye’de yatarken jim ve jamal kendi aralarında konuşmaktadır.
-Sahip ona ne ilacı vermiştin?
-Yaptığımız zombi ilacını biraz uyuşturucu ile karıştırdım.
-Bu onu öldürmek sahip
-Evet, keşke karıştırmayıp sadece zombi ilacı verseydik, hadi şimdi hazırlan otopsi yapalım neden ölmüş?
Jim eline aldığı neşterle onu boydan boya keserken. Jack boş gözlerle tavana bakmaktadır ve jack kendi kendisine “Ahh! Lanet olsun zombi olmakta insanın canını yakıyor. Çok acısı yapma jim, yapmaaa” ama bunu jack’in kendisinden başka kimse duymazken bir işe yaramayan çığlıklardı.