Gökyüzüne Atılan Ok – Yıl 1962 yer Florida Amerikan Hava Kuvvetleri Üssü NASA yer ekibi birazdan üzerinde 1946 yılı başlarından beri çalışmaları devam eden projenin son ayağı gerçekleşecek. Ok – 1 Roketini Uzaya fırlatılacak, bu çalışma ile insanlık tarihi boyunca merak edilen uzaya İnsanın ne zaman? Gidebileceği sorusu yanıtlanmış olacak. İnsanoğlu uzaya bir ok atacak, böylelikle uzay çağı başlamış olacak. Ok – 1 Yani Gökyüzüne Atılan Ok bizi uzaya taşıyacak yıllarca yapılan uzaya gönderilen hayvan deneyleri sonucunda başarılı bir şekilde geri getirilmesinden sonra insanlı deneylere hazır olduğu kanaati oluştu.
Bu iş için harcama onayı çıktıktan sonra Ok – 1 inşa edildi ve bu güne sekiz mürettebatıyla hazır. Geri sayım başladı, 5 – 4 – 3 – 2 – 1 Ateş! Emrinden sonra Roketin motorları büyük bir gürültüyle çalıştı. Ağır, ağır havalanmaya başladı. Kule bağlantılarını koparan Ok – 1 gökyüzüne yükselmeye devam ediyor. Teknisyenlerden birisi sorumlu müdürüne seslendi:
-Efendim Ok – 1 beş derecece sağa doğru saptı, sapma yirmi dereceye yükseldi. Onu radarda kaybettim
Telsiz operatörü sesleniyor.
– Ok – 1 beni duyuyor musun? Ok – 1 burası yer kontrol beni duyan var mı?
-Efendim ne telsiz, ne radar bağlantısı mevcut, kaybettik onları.
-Lanet olsun, gök yüzüne attık bir Ok nereye düştü, o Ok, Harry sapma dolayısı ile otomatik kumanda dan çıkıp başka bir rota çizmiş olmasınlar.
-Bu olası değil efendim otomatik kumanda sapma halinde manuel kontrole geçmeyecek şekilde tasarlandı. Otomatik pilot düzeltmeye ayarlı düzeltemezse Tanrı yardımcıları olsun!
Bu sırada Ok – 1 Mürettebatı, parçalanmış roketten çıkmıştı. Ekip lideri Komutanı Yarbay Jim Wilson Eline aldığı kalemle seyir defterine raporunu yazıyordu.
-Ben Yarbay Wilson Fırlatma sonrası oluşan sarsıntı Ok – 1 aracımızın fırlatılan rotasından çıkmasına neden oldu. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Kaya taşlara bakılırsa bir meteor üzerinde olma ihtimalimiz var. Bir tek canlı ağaç, bit ki olmamasına rağmen, havayı soluyabiliyoruz. Aksi taktir de hepimiz ölmüş olacaktık. Üzerinde bulunduğumuz şeyin ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz olmaması bu konuda uzman jeoloji personelimizin çarpma sonrası hayatını kaybetmesi, Mürettebatın Dördü ölü, Kurtulanlar Ben yarbay Wilson, uçuş subayı Yüzbaşı sam, telsiz operatörü teğmen John, ast subay Harvey, Harvey ağır yaralı bir biçimde.
Ok – 1 çarpma sonrası dört parçaya bölündü teknisyenlerin bulunduğu bölüm ağır hasarlı bu bölümden sağ çıkan yok, kokpit bölümünde olan bizler şanslıydık, çarpışma sonrası yangın çıkmaması ayrıca bir şans böylelikle kokpitte yarım saat baygın kalmamıza rağmen hepimiz iyi sayılırız. Ast subay Harvey ise tıbbi müdahale yakın zamanda yapılmazsa sabahı göremeyecek sanırım.
-Lanet olsun Wilson, biz burada gemiden kurtarabildiğimiz malzemeleri çıkarmaya çalışırken sen o aptal seyir defterini tutuyorsun.
-Evet, yüzbaşı hala bu rütbeleri taşıdığımızı hatırlatırım, eğer bir kurtarılma gerçekleşirse bizden istenecek raporlar hazır olmalı.
-Kurtarma mı? Yarbay bu gemi dört yılda inşa edildi. Muhtemelen kesin yerimizi de bilmiyorlar. Nasıl kurtaracaklar bizi?
-Bilmiyorum Yüzbaşı
-Su.. su.. Verin
-Teğmen Harvey ‘e su verin
-Çekil şuradan teğmen ölecek bir adam için sınırlı olan kaynaklarımızı harcamayın.
Yüzbaşının teğmeni itmesi üzerine yarbay araya girerek yüzbaşının yakasına yapıştı.
-Orada yatan sen olsan biz sana da su verirdik
-Hiç akıllıca değil, kaç litre suyumuz var bu lanet kurak toprak parçasında
-Fark etmez, yüzbaşı, fark etmez
-Yüzbaşı artık sevinebilirsin Harvey artık su tüketemeyecek
-Tamam, o zaman teğmen, yüzbaşı aşağıda toprağın yumuşak olan yerinde beş mezar kazılmasını istiyorum. Teğmen beş dakika çalışıp, küreği yüzbaşıya ver, yüzbaşı beş dakika sonra bana seslen bu şekilde onları defnedeceğiz.
Akşam soğuk olduğundan ateş yakıldı. Ateş başında konserve yiyecekler tüketildi. Yüzbaşı:
-Yarbay ne yapacağız?
-Yarın sabah teğmenle birlikte yanınıza su ve yiyecek alarak kuzeye doğru gitmenizi istiyorum birbirinizden ayrılmayın. Ben enkaz başında kalacağım eğer bir kurtarma operasyonu olursa ilk enkaza ulaşılır.
-Yönümüzü nasıl anlayacağız? Yarbay
-Temel eğitim almadın mı? Asker, yıldızlar tabi ki
Sabah erkenden Yüzbaşı ve teğmen yiyecek ve su ile kamp alanından ayrıldılar. Yarbay gün boyu bazı notlar aldı. Akşam ateş yakıp oturmuştu ki duyduğu ses üzerine elinde tutuğu küçük tüfekle ayağa fırladı.
-Kim var orada?
-Ateş etme! Yarbay benim Yüzbaşı Sam
-Gel otur bakalım yüzbaşı, bir şey bulabildin mi?
-Hiç bir şey yok tek ağaç, ot bile yok sadece gördüğü kaya ve toprak
-Teğmen nerede?
-Onunla on mil ilerde ayrıldım bir daha da görmedim.
-Ben ayrılmamanızı söylemedim mi?
-Evet, yarbay ama iki kişi daha fazla yere bakarız diye düşündük.
Bu sırada çantasındaki yiyecekleri boşaltan yüz başı matarasından su içmeye başladı. Yarbay silahı yüzbaşıya doğrulttu.
-Yüzbaşı, teğmeni öldürdün mü?
-Hayır, yarbay
-O halde bitmesi gereken yiyecek azalması gereken su matarası neden ağzına kadar dolu?
-Yarbay, yemin ederim onu yol üzerindeki vadide yatarken buldum suyu ve yiyeceği aldım bana inanmayacağınızı bildiğimden görmediğimi söyledim.
-Yürü teğmeni bulmaya gidiyoruz.
-Yarbay orası on mil uzaklıkta, zaman kaybı
-Merak etme yüzbaşı çok zamanımız var. Yürü şimdi düş önüme
Yüzbaşı önde yarbay tüfeğiyle arkada saatler süren yürüyüş, su içmek için kısa molalar dışında durulmadı. Bir ara mola sırasında yüzbaşı aline aldığı taşı yarbayın başına vurmayı düşündüyse de elinden taşı çaktırmadan attı. Gün ağarmaya başladığında hala yürüyüş devam ediyordu. Yüzbaşı Sam koşmaya başladı.
-İşte yarbay onu bulduğum yer burasıydı. Şimdi yok
Yarbay silahı doğrulttu
-Yüzbaşı seni vururum söyle Teğmen nerede?
-Yarbay, izlere bakın sürünmüş olmalı.
-Öldü demiştin.
-Yanılmışım demek ki
İzleri takip eden Yarbay, Teğmen John’u bulduğunda başından yaralıydı.
-Ne oldu John? anlat bana dedi biraz su verdi. Suyu içip kendine gelen teğmen yere iki çizgi çizdikten sonra üstüne paralel tek çizgi attı. Ne kadar zorlasa da konuşamayan Teğmen sağ tarafta ki tepeyi işaret ederken öldü. Yarbay koşarak tepeye çıkmaya çalışırken elinde tutuğu silahı teğmenin cesedinin yanında bırakmıştı. Yüzbaşı şarjörü yokladı tepeyi tırmanmakta olan Yarbaya çevirip seslendi.
-Hey! Yarbay kısıtlı yiyecek ve su ile iki kişi on gün yaşar. Ben hesapladım eğer siz ölürseniz yiyecekler ve su yirmi gün yeter. Hatta zorlarsam bir ay. O yüzden sizin ölmeniz gerekiyor
-Hey! Sam yapma
Fakat Yüzbaşı dinlemeden silahı ateşledi tüfeği. Vurulan yarbay tepeden aşağı Teğmenin yakına düştü ve öldü.
Yüzbaşı bütün gün o tepeyi adım adım tırmandı. Teğmenin neyi kastettiğini öğrenmeliydi. Tırmandı, tırmandı ve birçok kez parçalanan ve kopan kayaları son anda fark ederek ölümden kurtuldu. Kendi kendisine “Teğmen bu şekilde aşağı düşmüş olmalı” diye düşündü. En yüksek tepeye tırmandığında gördüğü manzaraya kahkahalarla güldü.
-John demek çizdiğin buydu ha!, bizi kurtarmak için gelirken düşmüş. Söylemek istediği telgraf direkleriymiş
Yüzbaşı hüngür hüngür ağlıyordu. Aşağıda asfaltlanmış yol kenarında Telgraf direkleri görünüyordu. Levhalarda “Welcome to Nevada (Nevada’ya Hoş Geldiniz)” yazılıydı.
Yüzbaşı tepenin aşağısında duran cesetlere baktı.
-Biz hiç Dünya’dan ayrılmamışız ki meteor filan üzerinde değilmişiz. Lanet olsun!
Gökyüzüne Atılan Ok – Alacakaranlık Hikayeler Serisinden: