Emanet verilen güzellik : Gece karanlığında ışıklar caddeyi aydınlatıyordu. Akşam üstü serpeleyen yağmurun hafif ıslattığı asfalt, ayna kadar olmasa da ışığın birazını yansıtıyor. Burası kalburüstü insanların yaşadığı lüks villa ve evlerin olduğu Northhumb Bulvarı. Genelde sessiz bir cadde olmasının yanında sokak aralarındaki, uyuşturucu çeteleri, soyguncular ve fahişeler bu huzuru zaman, zaman bozuyorlar işte bakın köşe de başladı bile;
İri yarı başında yeşil bere, siyah gözlükler takmış sırtında altın rengi yelek, turuncu renk pantolon giymiş bir zenci, elindeki sustalı bıçağı, çöp kutusu üzerine yatırdığı, açık saçık giyinmiş güzeller güzeli kızın gözüne batırdı, batıracak. Bu zenci bölge de bilinen en sert muhabbet tellallarından birisi. Kendisini bu bölgede “Havalı Lou” olarak biliyoruz Northhumb Bulvarı üzerinde çalışan bir fahişe varsa haracını mutlaka Lou’ya ödemek zorundadır. Yoksa kısa zaman da piyasadan kalkar.
-Lanet olsun! Sana Lou bu para benim müşteri bana onu bahşiş olarak verdi. Sana zaten günlük haracını ödedim.-Wicky! Wicky, o kadar sana çok gelir taşıyamazsın bebeğim. Hem bu cadde üzerinde çalışıyorsan karşılığını Lou’ya ödemelisin
-Sana söyledim, lanet hayvan zaten sabah haracını ödedim.
-O üç kuruş para yetersiz hem bu paraları size sağladığım korumanın bedeli olarak görmelisin bebeğim.
-Hayır! Hayır dedim. Alma o parayı zor biriktirdim.
Tabi ki Lou onu dinlemeyip, iç çamaşırının arasına sıkıştırdığı o parayı alarak, arkasını döndü paraları sayarak oradan uzaklaştı. Yere çöken Wicky uzun süre yaslandığı büyük çöp kutusunun yanın da ağladı. Sonra yapacak bir şey olmadığını anladığından akan makyajlarını eliyle silerek yol kenarındaki arkadaşlarının yanına geldi. Yol kenarında dikilmekte olan zenci güzel kız Wicky’i öyle görünce, onun saçlarını okaşayıp.
-Yine o aşağılık *rusp çocuğu Lou olmalı.-Evet, Terresa ondan gizlice biriktirdiğim üç günlük parayı aldı.
-Lanet köpek sanki paranın kokusunu alıyor. Bilmelisin ki bu cadde de bizim ne yaptığımızın haberini ona uçuran adamları var. Her adımımızı izleyip rapor ediyorlar.
-Biliyorum çok dikkatli davranmıştım oysa
-Sen o kadar parayı ne yapacaksın?
-Terresa, sonsuza kadar bu işi yapmaya devam edemem, hem biliyorsun ki güzellik gelip geçici ve bu güzellikte sonsuza kadar kalmayacak
-Aptal! fahişe ne planlıyorsun?
Karşı kaldırım da o an duran upuzun bir Limuzinin içerisinden inen yakışıklı ve genç bir iş adamı, Limuzinin arka kapısını açarak sevgilisinin elinden tutarak onu araçtan indiriyordu.
-Şu karşı da para kazanmayı değil harcamayı sorun eden insanlarla aynı fırsatı istiyorum sadece
-Delirdin mi sen Lou ikimizi de öldürür.
-Sen işin o kısmını bana bırak. Bir planım var.
Birkaç gün sonra otel odasında müşterisi yatakta uzanmış sigara tüttürürken üzerini giyen Wicky yere düşmüş küçük bir tabanca fark etti. Onu sezdirmeden çantasının olduğu tarafa doğru usulca ittirdi. Sonra çantayı alırken tabancayı çantasının arkasına gizleyerek, odadan ayrıldı. Otelin koridoruna çıkınca küçük tabancayı jartiyerine gizleyerek sokaklara döndü.
On dakika geçmişti ki Havalı Lou ve yanında deri ceket giymiş bir adamını da yanına alarak sokağa girdi. Kızlardan sıra ile para topladıktan sonra Wicky’ nin uzattığı parayı aldı. Sonra onu kolundan tutarak ara sokağa doğru zorla sürükledi giderken yolda.
-Biliyorsun Wicky aramızda güven tekrar sağlanana kadar bacaklarının arasında bir şey saklayıp saklamadığından emin olmalıyım
-İnan ki Lou hiçbir şey saklamıyorum, her şeyi aldın zaten.
-Olsun biz yine de emin olalım
Wicky’i savurarak çöp kutusunun yanındaki karton kutuların üzerine savurdu.
-Hey Jackson! Adamım bu gün yorgunum, hanımı sen arar mısın?
İri kıyım deri ceketli zenci ellerini ovuşturarak Wicky’e doğru yanaşarak.
-Seve seve patron seve seve dedi.
Wicky sol elini havaya kaldırarak yavaşça ayağa kalktı. Diğer elini çorabının, jartiyer kısmı’na sokarak.
-Evet, haklısın Lou senden bir şey saklıyordum. Özür dilerim bir daha olmayacak.
-He, he, he evet bebeğim zaten biliyordum. Çıkar bakalım bize bugün ne vereceksin?
-İşte bunu! Al
Wicky arka arkaya tam altı el ateş etti. Üç mermi Lou’ya üç mermi, onun adamına sonra onların öldüklerinden kesin olarak öldüklerinden emin olduktan sonra hızla oradan uzaklaştı. Cadde’ye çıktı, Terresa’yı bulup ona sarıldı.
-Artık özgürüz Terry ben gidiyorum kendine iyi bak
-Hey, dur bakalım ne yaptın sen? Anlat
-Boş ver dedi Wicky ve hızla oradan uzaklaşıp, sadece dinlenmek ve yalnız başına ağlamak için geldiği virane, karma karışık evinin kapısını açtı. İçeri girdikten sonra kilitlerin hepsini kapattı. Sırtını kapıya dayayıp kayarak yere çöktü, saçındaki peruğu ve çantayı hırsla karşısın da duran rafa çarptı.
-Lanet olsun! Lanet, ne yaptım ben? Ama hayır bu gerekliydi evet gerekli diye kendisine telkinler de bulundu. Sonra kalkıp duş aldı.
Saçını başını düzeltip daha önceki giydiklerinden daha düzgün kıyafetler giydi. Sonra yere çöküp yerde duran iç çamaşır yığınlarını kucaklayıp kenara koydu. El yordamıyla yerdeki parkelerden birisini oynattı ama çıkarmakta başarılı olamayınca saçından çıkardığı sivri saç tokasının ucu ile zorlayıp parkeyi oradan çıkardı. Parmağının ucunu yerdeki deliğe sokup bir deste parayı oradan çıkarıp saydı.
-120$ mı? hayır bu çok az, lanet olsun sana Lou tam 835$ biriktirmiştim. Başka bir yolu olmalı.
Wicky ayağa kalkıp banyo kapısının önünde duran aynaya yöneldi. Masa üzerindeki kutuyu boca edip birkaç yüzüğü ve takıyı kenarda duran kağıt yiyecek torbasını boşalttıktan sonra onun içerisine doldurmaya başladı. Masanın çekmecelerinden birkaç kol saati, inci kolye ve bir broşu da kâğıt poşetin içerisine koydu. Sonra siyah topuklu ayakkabısını giyerek merdivenleri hızla indi ve apartmandan çıkarak, ara sokağa daldı. İki sokak yürüdükten sonra ana cadde ile sokağın kesiştiği köşe de Bermuda rehincisine girdi.
Burayı Rames isimli başı yarı kel, esmer bir Latin çalıştırmaktaydı. Wicky rehinci dükkana daldıktan sonra büyük, uzun masaya elindeki kağıt torbayı boşalttı.
-Acil nakit ihtiyacım var. Bunlara ne kadar verirsin?
-Bir bakalım.
Adam yüzükleri tek, tek inceleyip bir tek taş yüzüğü tek gözüne taktığı büyüteçle inceledi. Yüzüğü masaya atarak
-Bu elmas değil cam
-Lanet herif bana gerçek elmas demişti.
-Maalesef kızım sahte, şunlar düşük ayar altın.
-Bir de şuna bir bak gerçek inci, annemden kalan tek ve en değerli şey
-Ha, ha, ha Bu mu kızım sen delisin bunlar yapay inci yada tatlı su incisi diye bilinir. En fazla 5 Dolar eder.
-Yine de para edecek bir şeyler olmalı. Bak bunlar Rolex bayan kol saati
-Çin’den ithal güzel yapmışlar. Üçü için en fazla 30 Dolar, bu düşük ayarlı altın yüzükler için şanslıysam bir müşteri çıkar. 85 Dolar da bunlar . Hmm bu ne kadar güzel bir broş 42 Dolar veririm.
-50 diyelim.
-Tamam peki
-Diğer her şey için 150 Dolar.
Rames her şeyi kağıt torbaya doldurup Wicky’e uzattı.
-Dur bir saniye bunların çoğu çöp o kadar veremem, 120 Dolar 50 Dolar broş için hepsi bu ya da hepsi sende kalabilir.
-Tamam lanet herif bu kadar sıkışık olmasam satmazdım.
Tam bu sıra da içeri yüzü peçe ile örtülü elinde baston olan birisi içeri girerek hızla büyük cam masaya bastonun sapıyla vurarak kırdı. Sonra arkasını dönerek dükkândan çıkıp gitti. Rames arkasından bağırdı.
-Defol ! pis cadı anlaşma, anlaşmadır. Zamanında yapmalıydın ödemeni
Rames daha sonra yere düşen kağıt poşeti alıp parayı Wicky’ e uzattı.
-Güzelim 60 günün var. 170 Dolarımı bana 200 Dolar olarak ödemezsen, hepsi benim olur.
-Bana en az 5000’lik lazım bu para işimi görmüyor ama yine de tamam kabul.
-Bak güzelim eğer ilgilenirsen sana bir teklifim var.
-Şu sıra hiçbir şeyi ret edecek durum da değilim ne istiyorsun söyle kabul edebilirim.
Dudaklarını Rames’e doğru yaklaştırınca, Rames dayandığı tezgahın arkasına doğru çekilip
-Yo, yok kastettiğim bu değildi. Hem ben zaten eşimi seven birisiyim. Şöyle de denilebilir yani o hayattayken en azından. Senin çok güzel bir yüzün var. Bir yüz maskeni çıkarmak için sana tam 10.000 Dolar ödeyebilirim…
Wicky adamın sözünü keserek:
-Tamam kabul ediyorum.
-En azından daha dikkatli dinlemelisin 60 gün için 10.000 dolar. Karşılığını 60 gün içerisinde 12.000 dolar olarak ödemezsen güzelliğin benim olur.
-Dedim ya kabul ediyorum
-Peki benimle arka tarafa gel şu masaya uzan ve şu pipeti ben kalıbı alana kadar ağzında tut ki nefes alabilesin
-Tamamdır.
Rames beyaz bir karışım hazırlayıp içerisine değişik otlar kattı. Daha sonra onu Wicky alnından başlayıp tüm yüz kısmına yaydı. İşlem tamamlandığında ellerini beze silerek Wicky’ e seslendi.
-Bitti sayılır, iki dakika içerisinde kalıp sertleşecek ve bende onu çıkaracağım bu kadar.
Wicky, konuşamadığından başıyla anladım şeklinde salladı.
Bir süre geçtikten sonra, Rames maskeyi elde etmişti onu alarak arkasında duran bir manken başına geçirdi. Sonra masanın çekmecesini açarak bir deste para çıkarıp, Wicky’e uzattı.
-60 Gün bunu unutma, 12.000 Dolar olarak geri ödemelisin
-Tamam, ihtiyar bir yere yazarım bunu.
Wicky, parayı alarak dükkânın arka kapısından çıktı. Caddeye doğru yürürken kendi, kendisine
-Zavallı kaçık bir maske için 10.000 Dolar dedi.
Tam bu sıra da rehin dükanın da cam bir fanusa benzer tabut içerisinde kuru eriğe benzeyen bir kadın cesedi vardı. Ramirez cama yaslanıp dışından kadını okşarmış gibi
-Bebeğim çok yakında, eski güzelliğine kavuşacaksın dayan biraz diyordu.
Cadde üzerindeki lüks elbise mağazasına girdiğinde sıra ile dizili mankenler üzerindeki elbiselere bakmaya başladı. Şık giyimli satıcı kadın Wicky’nin yanına gelerek
-Buradan çıkmanızı istemek durumundayım. Bu elbiseler parasını ödeyebilecek özel müşterilerimiz için.
-Seni sürtük param var bak işte bu kadar yeter mi? ha
-Hata yapmışım sanırım buyurun size daha iyilerini gösterelim
-Evet, işte böyle yola gel. Elinde ne varsa hepsini görmek istiyorum.
Akşamüzeri hava kararırken Wicky civarın lüks otellerinden birisinde bir odaya yerleşmiş az önce aldığı lüks ve pahalı kıyafetleri askılarından çıkarıp tek, tek yatağın üzerine bırakıyordu. Hepsini serdikten sonra içlerinden birisini seçerek giydi. Makyajını yapıp boynuna küçük bir kolye taktı. Odasından çıktıktan sonra asansöre binerek en alt katta ki otelin Restoran kısmına indi. Siparişini verdikten sonra önüne konulan balığı kibarca yerken, restoran’ın köşesinde bir doğum günü pastası dikkatini çekti.
Alkışlar ve konfetiler arasında pastaya üfleyen yakışıklı ve sarışın iş adamı hayallerinin erkeğiydi. Northhumb Bulvarı üzerinde evi olan ve ona her baktığında iç çekerek gizlice seyrettiği adam Wicky’nin tam karşısında oturuyordu. İş adamı dostlarından tebrikleri kabul ediyor bayan arkadaşlarına sarılıp onları öpüyordu. Tam o sıra aniden Wicky ile göz göze geldiler. Bu defa wicky kaçıp saklanmak yerine ona gülümsedi. Bu davranış yakışıklı adamın hoşuna gitmiş olacak ki o da ona gülümseyerek baktı ve elindeki şampanya kadehini havaya kaldırarak ona “Şerefe(Cheers) ” dedi. Wicky’de bu duruma kayıtsız kalmayıp önünde duran beyaz şarap dolu kadehi kaldırarak aynı şekilde onu selamladı. Arkadaşlarıyla güle oynaya yemek yiyen adam arada sırada dönerek Wicky’e bakıyordu. Bir süre gülerek sohbet ettikten sonra dostları sahne kısmında dansa başladılar. Onu dansa davet eden şık giyimli bir kadını ret ettiği uzaktan belli oluyordu. Bir süre oturup şampanyasını yudumladı. Sahne de dans eden arkadaşlarına uzaktan laf attı. Biten dans müziğinin arkasından çalan romantik parça tüm dans edenler tarafından mutlulukla alkışlandıktan sonra, Yakışıklı adam ayağa kalkarak ceketinin düğmelerini ilikledi ve masaların etrafından dolaşarak restoran dışına gidiyormuş gibi en dışa geçip Wicky’ nin masasının arkasına dolanıp Wicky’nin elini tutup bir öptü
-Adım Rick, güzel bayan sizi tanımıyorum ama sizin gibi biriyle dans etmemek bu güzel müziğe yakışmazdı. Bu dansı bana lütfeder misiniz?
-Yaş gününüz’ de sizi üzmek istemiyorum, hadi dans edelim
Dans sonrası bol, bol sohbet eden ikili’ nin frekansları uymuştu. Bol, bol sohbet edip öpüştüler. Gecenin sonunda ikili sevgili olmuştu bile. Bir hafta otelde kalan Wicky ertesi hafta Rick’ in dairesine taşınmıştı. Wicky, bu sayede parasal sorunlarından kökünden kurtulmuştu. Rick onu bolca şımartıyor çıktığı iş seyahatlerinden kürkler, değerli taşlı gerdanlıklar, pırlanta yüzükler getiriyordu. Eski yaşadığı sokak hayatını unutan Wicky gezip pahalı mağazalardan alışveriş yapıyor. Rick ile birlikte şehrin ünlü kluplerin de düzenlenen eğlencelere katılıyordu. Bu birliktelik iki ayını doldurmuştu. Rick o sabah gömleğini giyip süslü kol düğmelerini takarken, sabahlıkla kahvaltı masasında portakal suyunu Wicky’ e arkasından sarılarak,
-Aşkım Çin’deki üretim anlaşmasını imzalamalı ve fabrikaları gezmeliyim. Seninle ilgilenemeyeceğim için gelmeni istemiyorum ama söz dönünce her şeyi telafi edeceğim. Surat asma seni seviyorum
-Ben de seni aşkım ama bir başıma ne yapacağım.
-Çık alışveriş yap, çekmece de para var. Keyfine bak
Rick gitmişti, Wicky gün boyu pahalı alışverişler yapmış yorulmuştu. Hava kararıp makyajını temizlemek için aynanın karşısına oturan Wicky göz kenarlarındaki kırışıkları görüp
-Hayır olamaz, imkansız dedi eline aldığı küçük ayna ile kırışıklarına daha yakından baktı. Ertesi sabah kalktığında ise daha keskin çizikleri gören Wicky soluğu bir Dermatologa danışmak için doktorun kliniğinde aldı.
-Endişelenmeyin bayan bir dizi tetkik yapacağız. Muhtemelen yaşadığınız stres, öfke nöbeti, üzüntü böyle bir durumu tetikler çaresini bulacağız.
-Bir an önce bulmalısınız doktor 23 yaşındayım ve 40 yaşında gösteriyorum.
-Anlıyorum bayan Wicky test sonuçlarını alana kadar sabretmelisiniz. Yarın öğleden sonra tekrar gelin ne yapabiliriz bakalım.
Wicky yatağına oturmuştu ama gözüne uyku girmiyordu. Eline aldığı gümüş saplı el aynasına her baktığında kendisinden nefret ediyordu. Sonra elindeki aynayı karşısında duran büyük aynaya hınçla fırlattı.
-Allah kahretsin! Her şey yolunda gidiyorken.
-Sabahleyin erkenden hazırlanan Wicky başına bir şapka ve önüne tül bir siperlik takmış halde doktorunun ofisine gitti.
-Ben sizi bu kadar erken beklemiyordum, bayan Wicky aslında iyi oldu test sonuçları da yeni geldi. Korkulacak bir durum yok, testler normal çıkmış, ilaç almasanız bile bir kaç güne kaybolacağını düşünüyorum. Hatta yüzünüzdeki tülü kaldırırsanız bir bakalım belki daha iyi durumdadır.
Wicky yüzündeki tülü kaldırıp sertçe Doktor’a söylendi.
-Siz lanet bir şarlatansınız. Sizce bu düne göre daha iyi görünüyor mu ha söyleyin?
-Aman Tanrım! Lanet olsun bayan size ne oldu böyle?
-Bunu bana sizin söylemeniz gerekmiyor mu? Doktor.
-Ben lanet olası bir Vudu rahibi miyim ki sizi bir anda sorununuz çözüldü diyeyim. Tahlil ve testlere göre hiçbir sorununuz yok
– Sizce seksen yaşımda görünmeme rağmen sorun yok öyle mi?
Wicky doktordan çıktıktan sonra lüks dairesine girip günlerce çıkmadan düşündü. Kendisini içkiye verdi. Gece iyice sarhoş olmuş hem ağlayıp hem elinde şarap kadehi elin de yatağın içinde oturup neden? Bunların başına geldiğini düşündü. Doktorun söylediği kelimeler aklında bir yankılanmaya yok açmıştı.
“Vudu rahibi miyim ki sizi bir anda sorununuz çözüldü diyeyim”
“Vudu rahibi miyim ki sizi bir anda sorununuz çözüldü diyeyim”
“Vudu rahibi miyim ki sizi bir anda sorununuz çözüldü diyeyim”
-Lanet olası, Rames seni öldüreceğim pis herif diyerek elindeki şarap kadehini duvara fırlattı.
Sabah’a kadar uyuyamayan Wicky erkenden tüllü şapkasını başına takıp doğru emanetçinin yolunu tuttu. Dükkanın kapısını açmak istedi fakat hala kilitli olduğunu gördü. Kapıyı yumruklayıp bağırmaya başladı.
-Rames seni hayvan aç kapıyı çabuk, içeri de olduğunu biliyorum. Tam arkasından bir ses duyuldu.
-Eğer içeride olduğumu düşünüyorsan yanılıyorsun. Yavaş adımlarla kapıya ilerleyen Rames kapıyı açtı ve içeri girdi. Bu arada Wicky ağzına gelen tüm küfürleri saydırmaya devam ediyordu. Rames tüm bunlara aldırmadan fotr şapkasını ve ceketini ağır, ağır çıkarıp
-Evet hanımefendi sizi şimdi dinliyorum.
-Beni hatırlamadın mı? inci ve broş birkaç yüzük emanete bırakmıştım.
-Hmm evet, birde yüzünüzü bırakmıştınız. Benden 60 gün sonra ödemek 12.000 üzere bir anlaşma yapmıştın. Ama maalesef 60 günü geçtiği için o bana ait
-Pis fırsatçı sürüngen ne kadar istiyorsun yüzüm için? Kaç para
-Şey aslında onu satmak istemiyorum.
Wicky çantasından Lou’yu vurduğu küçük tabancayı çıkarıp Ramesin yüzüne dayadı.
-Yürü içeri bakalım.
Yüz kalıbını sakladığı dolabın yanına geldiklerinde, kendi güzel yüzünü görüp ağlamaya başlayan Wicky
-Hadi onu bana geri ver.
-Üzgünüm anlaşma şartları yerine gelmezse yapacağın hiçbir şey onu geri sana veremez
-Tamam, ne lazım onu söyle?
-Peki, o halde 100.000 Dolar diyelim yarına kadar. Yoksa sonsuza kadar böyle kalırsın.
-Tamam, sana parayı bulacağım, sende yüzümü geri vereceksin.
Kapıdan çıkan Wicky dairesine dönüp tüm eşyalarını yine eski günlerdeki gibi alt üst etti para edecek her şeyi masanın üzerinde topladı. Rick’in ona harcaması için bıraktığı bir deste parayı, doğum günü ve değişik zamalar da hediye edilen takılar. Tam o sıra da kapı açıldı, Rick içeri neşe ile girerek
-Aşkım ben geldimmmm. Dedi ama ortalık darmadağın tüm elbiseler ve kürkler yere saçılmış ve bir yaşlı cadı oturmuş para sayıyor.
-Hırsız! HIRSIZ VAAR! Diye bağırdı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi eline telefonu alıp 911 i çevirdi. Wicky onu sakinleştirmeye ve susmasını söylemesine rağmen paniğe kapılarak bunu sürdürdü.
-Alo polis mi? Northhumb Bulvarı No :27 Daire : 40 içerirde bir hırsız var. Eve…AHH
-Ben, Wicky, ben Wicky hayatım sevgilim.. kapat o telefonu kapat…
Dan! Dan! Dan! Üç el silah sesi duyuldu. Ricky elinde telefon ahizesi ile cansız yere serildi. Yaşlı Wicky elinde dumanı tüten silahıyla ağlıyordu. Şaşkınlığı atlatıp her şeyi toplayıp bir taksi dururdu. Taksiye birkaç sokak ileri deki emanetçiye sürmesini istedi.Yanlarından üç tane polis arabası sirenler çalarak geçtiler. Muhtemelen yapılan ihbarı kontrol edeceklerdi. Taksi emanetçinin önünde durduğunda wicky koşarak kapıyı itekledi ama kapı kilitliydi. Defalarca yumruklamasına rağmen kapı açılmadığından, sokakta başı boş dolaşmaya başladı. Uzun süre sokaklarda dolaştıktan sonra bir çöp kovasının kenarına çöküp uyudu. Sabah köpek havlamaları ve araba sesleri içerisinde uyandı. Emanetçiye çok uzakta değildi. Elinde tutuğu gazete kağıdına sarılı ziynet eşyaları ve para ile cadde üzerinde yürürken gazete büfesinin önünde tüm gazeteler de kendi fotoğrafını gördü. Artık o aranan birisiydi. Gazeteler manşetten :
“Katil sevgili”
“Kıskançlık krizi mi?
“Büyük Vurgun”
“Genç işadamı öldürüldü.”
Şeklinde duyuruyorlardı. Wicky bunlara aldırmadan emanetçiye gitti. Arka kapıdan içeri girip Rames’i çağırdı. Gazete kağıdını yırtarak açtı önüne tüm parasını döküp
-Al işte burada 100.000 Dolardan fazla edecek eşyalar var. Hadi ver yüzümü geri
-Şey tamam ama…
-Beğenmedin mi? Ne aması?
-Hayır, beğendim ve haklısın bunlar 100.000 dolardan fazla eder. Aması tüm gazeteler de senin yüzün var. Eğer seni eski yüzünle yakalarlarsa elektrikli sandalyeyi boylarsın.