Bizim ülkemizde birisine bir hak verildiyse bu hak sonuna kadar kullanılır.Sonuna kadar kullanılmakla kalmaz esnetilir.Peki yurt dışında durum nasıldır? diye soracak olursanız.Eğer Avrupada devlet bir yasak koyduysa mutlaka bir sebepten koymuştur,Bu yasak vatandaşın faydasınadır diye düşünülüp kesinlikle uyar.Bir Veteriner arkadaşımla konuşurken Macaristan da avlanmaya gittiğinde başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştı.Demir perde ülkesi Macaristan nihayet özgür kalmıştı.Seyahat etmemiz içinde bir sebep yoktu üstelik paramız çok kıymetliydi.Bizde hem turistik gezi hem de avlanma amacıyla üç arkadaşımla birlikte geziye gittik.Sabahın köründe gün ağarmadan düştük yola yanımızda çevirmen ve av konusunda uzman rehberimiz oranın yerlisin olduğunu öğrendiğimiz bir adam var.Sohbet açıldı dediler ki burada devlet vatandaşının beyanına çok güvenir vergi sistemi bunun üzerine kuruludur.Biz hayretle çevirmen arkadaşın yüzüne şaşkın şakın baktık
-Yok artık bunların hepsi vergi kaçırır devlet tek kuruş alamaz o zaman dedik
-Hayır hulusi bey vatandaşta devlet bizim devletimiz diye düşünür vergi konusunda devlet işlerinde yalan söylemeyi düşünmezler.Zaten çok ağır suçtur cezası da çok ağırdır.Vatandaş ise hırsız muamelesi görür,Firma ise iflasına kadar gider.Ne kadar büyük olduğu önemli değil.
Hayret ederek yürüdük Keklik avına çıkmıştık,Elimizde tüfeklerle yürüyoruz alışmamışız keklik veya bıldırcın avlanma alanına gelipte böyle bol av hayvanının bulunduğunu sabahın o saatinde daha öglen bile olmadan limitimiz olan 4 keklik hakkımızı 2 arkadaşımız doldurmuş diğer 2 arkadaşımızda 3 er tane vurmuştu.İki tane daha vursak av partisi bitecek geri döneceğiz otele,ama böyle bereketli bir yere gelmişken hepimiz Türk`üz ya biraz esnetsek hem parada yatırdık bu avlar için çevirmen arkadaşa dedik ki;
-Sen şu adama bir söylesene dörder tane yerine beş tane vursak adam başı nasıl olur?
Çevirmen:
-Aman abi bunlar böyle şeylerde ihbar ederler koruculara yada ilgili yere başımıza iş açılır.
-Yok yav vurduğumuz yok ya!sen bir söyle ne diyecek?
Çevirmen bir şeyler söyledi.Adam şaşkın bir ifadeyle bir şeyler söyledi anlamıyoruz tabii konuşma uzadıkça uzadı.Benim canım sıkkın
-Ne diyor bu adam olur mu diyor olmaz mı?
Çevirmen:
-Hulusi abi daha adam mevzu`yu anlamadı ki!
-Nasıl yani basit bir soru olur mu olmaz mı?
-Yok abicim ben adam dedim böyle yapsak birer tane fazla vursak dedim,
“O dedi niye böyle bir şey yapasınız ki?”
Ben dedim ya birader uzun yoldan geldiler.Bu av için o yüzden
-“O dedi zaten dört tane hepsini yiyelim deseler bir günde bitiremezler “
Ben tekrar dedim hepsini zaten şimdi yemeyecekler.Sadece birer fazla vurmuş olacaklar.
-“O dedi hem şimdi yemeyecekler niye fazladan vuracaklar ki ihtiyaçları bile yok dört tane bile fazla”
Halada konuşmaya devam ediyorlar.Baya uzadıkça uzadı.Çevirmen arkadaş
-Abi bu konuşma bitmez dedi.Şu avı işi bitsinde dönelim yoksa akşam edeceğiz .
Baya uzun süre konuşma devam etti.Çevirmen arkadaş öğrendiğimiz kadarıyla meseleyi adamın mantığına uyduramamıştı.O zaman bir şimşek çaktı kafamda Bizde ki mantıkla karşılaştırdım.Aslında adam haklıydı neden fazla avlanacaktık ki.Gerçekten ihtiyacımız yoktu her gün sanki keklik mi yiyorduk? Sorunu cevabı hayırdı.Zaten olsa bile her gün yenecek bir şey değildi spor olarak yapılıyordu,ava bile ihtiyacımız yoktu eve et alacak paramızda vardı,Ata sporu olduğundan yapıyorduk arkadaşla bir arada olmak için yapıyorduk av bahaneydi.Bizle ilgiliydi bu mantık bizde devlet beş tane limit belirler ben bilirim ki bir avcı on tane bulsa on tane vurur korucu jandarmayı peşine takar çünkü devlette güvenmez vatandaşına bilir insanımızın kurallara uymayacağına ama değişen bir şey yok adam yakalanır elinden avlar alınır.Aynı şeylere devam olay aslında Güven meselesi diyince Aşağıdaki hikaye aklıma geldi :
İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri verilmekte.
Birleşik krallık hakimlerine o kadar güveniyor yani.
Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söyler. Tabii ortalık birbirine girmiş.
Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,Başbakanlığa telefon eder.
Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıdır : ÖDEYiN!
Gel gelelim bankada o kadar nakit yoktur. Hakimden ertesi gün gelmesi rica etmişler.
Ertesi gün para bir bavul içinde hazırlanıp hakime teslim edilir. Aradan birkaç gün geçmiştir.
Aynı Hakim çıkagelir. Parayı bankaya geri vermek istediğini söyler. Banka yönetimi şaşırıp kalmış.Ne yapacaklarını bilmez halde.
Hemen Adalet Bakanlığı’nı arayıp durumu anlatırlar.Para geri alınır ama bakanlık araştırma yapılması ister.
Derhal bakanlık müfettişleri devreye girip araştırmaya başlanır.Hakime hareketinin sebebini sormuşlar.
Hakim :
“Kraliçe nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu?Onu sınadım”
cevabını verir.
Raporlar bakanlığa iletilir ve aynı gün hakim azledilir. Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış:
“Kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devletinde güvenmesini bekleyemez.”
“Güven” çok ince bir çizgidir.
Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, ” iki taraflı “ olmasıdır.