Mehmet Akif Ersoy Anlatıyor…
Mehmet Akif sabahları erken kalkıp camide namaz kılmayı severdi. Bir gün yine erkenden kalkıp soluğu Sultan Ahmet camiinde aldı. Erken geldiğinden pek kimse yoktu, Yine de bir köşeye çökmüş birkaç kişi bulunuyordu. Ama içlerinden birisi dikkatini çekti caminin köşesindeki bir adam hıçkıra hıçkıra ağlamaktaydı. Akif yaklaşıp adamın omzuna elini attı.
-Kardeşim bir derdin mi var? yapabileceğimiz bir şey vardır belki dedi.
Adam omuz üzerinden bir bakış attıktan sonra
-Sen benim derdimin dermanı olamazsın ! der. Bunun üzerine Akif uzaklaşıp ibadetini yapıp çıkar gider. Ertesi sabah yine aynı yerde ağlayan adamı görür bu defa ses etmez ama aynı olay aynı hafta içerisinde birkaç defa tekrar edince Akif kayıtsız kalamaz yine bir sabah adam hüngür hüngür ağladığını görünce adamın tam karşısına oturup :
-Hadi kardeşim derdini anlat derman olamasam’ da belki acın hafifler deyince adam bu defa kurtulamayacağını anlayıp anlatmaya başlar.
Efendi ben varlıklı bir ailenin çocuğu olmama karşın çocukluktan beri subay olmayı arzuluyordum nihayetinde oldum’ da binbaşılığa kadarda yükseldim başarılı , sevilen iyi bir askerdim. Bir gün sabah birliğime bir mektup ulaştı babamın öldüğü başka idare edecek olmadığından ailemin ticaret işini devam ettirmem için memlekete çağrılıyordum. Komutanıma gidip komutanım
-Ben bu askerlik işine devam edemem ailemin bana ihtiyacı var dedim istifa mektubumu uzattım o da bana aynı şekilde mektubu uzatarak.
-Böyle günlerde bana senin gibi asker gerek diyerek geri çevirdi. Ben yılmadım bir üst makama sonra , red olunca bir üst makama, en son Padişah efendimiz Abdülhamid Han’a kadar çıktım. Bana verilen randevu günü saraya giderek kendisi ile görüştüm durumu anlatıp istifa mektubunu masasına koydum. Abdülhamid han beni oturtup kibar bir biçimde:
-Evladım ben sen buraya gelmeden hakkında bilgi edindim zor günler yaşıyoruz. Bu zor günlerde devletin senin gibi vatan sever askere ihtiyacı var. Devletin bekası için benim bu istifayı kabul etmem mümkün değil diyerek mektubu benim önüme sürdü.
Bende:
-Efendim öyle gerekiyor istifamı kabul edin! dedim tekrar sürdüm mektubu sultanın önüne o ise
-Evladım dediklerimi düşün kabul etmiyorum dedi. Ben tekrar ısrarla mektubu üçüncü kez sultanın sürüp : -Sultanım istifa ediyorum! deyince hiçbir şey söylemeyip eliyle çık işareti yaptı.
Çıktım memlekete gidecektim o gece İstanbul’da yattım yattım o gece bir rüya gördüm Rüyamızda peygamber efendimiz ve dört halife Ordumuzu denetliyor Abdülhamid han’ da yanlarında. Osmanlı birlikleri akın akın selamlayarak önünden geçiyor. Benim bıraktığım birlikler alana geldiğinde ise birlik darmadağın bir halde ilerlemekte Peygamber efendimiz eğilip sultanımıza :
-Bu birlik neden dağılmış bir şekilde yürüyor ? diye sorduğunda Sultanımız ona dönüp,
-Efendimiz bu birliğin başındaki subay ihtiyacımız olduğu halde istifa etti onu vazgeçiremedim. İstifasını kabul etmek zorunda kaldım dedi. Bunun üzerine peygamber efendimizde ona dönerek ;
-Madem sen istifası kabul ettin bizde onun istifasını kabul ettik dedi. İşte bu yüzden memlekete dönemedim ne yapacağımı ‘da bilemediğimden her sabah burada ağlayıp tövbe ediyorum
Nihat Hatipoğlu 27.05.2017 Sahur Sohbetlerinden