Cehenneme Bir Bilet
Bölüm 1:
Ünlü Ressam:
Cehenneme Bir Bilet , Paris’in karanlık sokaklarında sallanarak ilerleyen şu sarhoş adama bakın. İşte bu haftaki öykümüzün kahramanı Jean Pierre Daboia kendisi bir zamanlar yetenekli bir ressamdı. Çevresindeki eleştirmenler ilerleyen yıllarda Sürrealizmde Salvador Dali’yi bile gölgede bırakacak bir hayal gücüne sahip olacağını öngörmüşlerdi.
Ancak yıllar öngörüye değil alın teriyle elde edilmekteydi. Köy çocuğu Jean pierre Doboua yıllarca yüksek sosyetede yer edinmek için emek alınteri ve zaman harcamıştı. Hatta onu bu yere taşımaya sponsor olan yıllarca ona köyden okuması için para gönderen zavallı anacığını son nefesinde ziyaret etmeyi red ederek eğlence ve şamatayı tercih etmişti.
Parisli zenginlerin davetlerinde onur konuğu olup yıllarca sosyete ve kalbur üstü kesime bir çok tablo satarak iyi paralar kazanmış bu parayı Paris sosyetesindeki evli kadınları elde etmek için har vurup harman savurduktan sonra paralar suyunu çekmeye başlayınca eski sevgilisi Elsa ile Paris’in izbe ve ucuz banliyölerinde küçük stüdyo tipi daireye taşınmıştı.
Böylece çalışmaları için Paris’in merkezinde yer alan stüdyosu için bir servet harcamayacaktı. Tabi bu anlattıklarım bundan altı ay önceydi. Son 6 aydır tek tablo bile satamamış olması işleri hiçte kolaylaştırmıyordu. Paralar suyunu çektiği için işler düzelene kadar Elsa eve yakın bir kafeteryada işe başlamak zorunda kalmış yarı zamanlı yaptığı çalışmadan aldığı para yetmediğinden yaptığı yüksek lisansı yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Elsa, aslında Jeanı yalnız bırakarak rahat çalışmasını işine daha iyi konsantre olacağını düşünmüştü ancak Jean edindiği alışkanlık gereği sabah kahvaltısından hemen sonra içmeye başlıyor ve saat daha 17:00 bulmadan çoktan zil zurna sarhoş oluyordu.
Bölüm 2:
Yeniden Yükseliş:
Sergi günü gelip çattığında bulvar üzerindeki kodamanların uğrak yeri olan resim sergisinin yapılacağı salonda tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ancak Jean uzun zamandır kendisini içkiye verdiğinden. Sergiye gidecek resimleri hazır edememişti. Akşam saat 17:10 Elsa kapıyı büyük bir hışımla açıp içeri daldı ve bağırarak “Seni lanet ayyaş yine mi? Sarhoşsun sergi salonundan Brigitte aradı eğer resimler 17:30’ a kadar orada olmazsa bir daha seninle çalışmayacaklarını söylediler.”
Masa üzerinde devrilmiş şarap şişeleri arasında başı görünen jean “Ha! Ne? Saat kaç hay.. Lanet hava kararmış” apar topar kalkarak süslü beyaz bir gömleği acele ile giydi. Üzerine kahverengi ceketini geçirip kapının arkasında sıralı duran tabloları kucaklayıp merdivenlerden koşarken “Elsa bakacağına yardım etsene be kadın bu bizim kurtuluşumuz hadi!” Elsa sinir ve yorgunlukla denileni yapıp kalan üç beş tabloyu merdivenlerden aşağı indirdi. Jean yoldan geçen faytonlardan birisini çevirip önce elindekileri tabloları yerleştirdi. Ardından gelen elsa’nın elindeki tabloları elinden kaptıktan sonra “Bu halin ne? Sen gelmiyor musun?” Elsa bezgin ve kırgın “Halim yok sana iyi eğlenceler” dedi ve dönüp sırtını eve doğru yürüdü.
Jean biraz şaşkın biraz kızgın “Bu akşam benim yeniden yükselişime şahit olmayacak mısın? İyi be! Gelmezsen gelme bu akşam tekrar eski günlere dönüşümü paylaşacak birisini bulurum” dedi
faytona bindi. Arabacıya “Galeri de luivette lütfen acele et” diye ekledi.
Bölüm 3 :
Galeri de Luivette:
Galeri de Luivette sergi salonunda “Brigitte kahretsin, nerede bu ayyaş ve salak herif? ” Brigette biraz çekinerek “Bay Michael inanın 1 saat önce kız arkadaşını aradım ve ona kesin bir dille 17:30 da burada olmaması halinde bir daha gelmemesini tembihledim.” Michael sinirli bir şekilde elindeki pipoyu tüttürerek “Saat 17:45 o ayyaş gelirse beni çağır, ben gelmeye başlayan konuklarla ilgileneyim”
Fayton her ne kadar champs elysees (Şanzelize) bulvarındaki Galeri de Luivette doğru yola son hızla gitmeye çabalasa’da bardaktan boşalırcasına yağan yağmur buna engel oluyordu. Galeri de luivette’in camından dışarıyı izleyen güzel ve şık giyimli Brigitte öfleyip püflüyor ve duvarda asılı devasa ortasında “Made in Swiss” yazan saate bakıyordu ve o saat şuan 18:18’i göstermekteydi. Tam o sırada bir fayton Galeri de Luivette’te Brigitte’in beklediği arka kapıya yanaştı. Yalpalayarak faytonun kapısından birikinti içerisine düşen kişi dostumuz Jean Pierre Doboua’dan başkası değildi. Hemen apar topar üzerini silkeledi ve faytonun içerisinde bulunan tabloları kucaklayarak galerinin kapısına yöneldi.
Brigitte çoktan içerideye patronuna haber uçurmuştu bile eline sakince dantelli turkuaz şemsiyesini alarak dışarı doğru yöneldi ve gülümseyerek alaycı bir tavırla “Ooo! Şu gelene bakın hele bu ünlü dostumuz gelecek vadeden Jean pierre değil mi? ” Islanmış ve sinirli olduğu her halinden belli olan jean bir an evvel içeri girme sabırsızlığıyla brigittenin sağına doğru yöneldiğinde küçük bir hamle ile brigitte o tarafa geçmesine engel olarak “Dur bakalım! Bir anlayalım bu akşam ilan edildiği üzere senin uzun bir aradan sonra açağın gelecek konulu resimlerin bu öğleden sonra elimizde olması gerekiyordu” Jean sert bir bakış atarak “Şimdi hiç zamanı değil brigitte, eğer geçmişin intikamı ise bunu sonraya bırakalım.” o sırada Brigettenin arkasından bir ses duyuldu “Nihayet geldin demek?” Jean üzgün bir ifade ile Briğittenin yanından geçerek içeri daldı.
Galerinin sahibi Michael dimdik durmuş elinden hiç düşürmediği pipoyu sakince içmekle meşgul iken onun tam önünde elinde resimlerle durdu resimleri yere bıraktı “Bak michael (mişel) herşeyi açıklayabilirim. Beni biraz..” Micheal onun sözünü kesti ”şiit! kendini yorma şimdi bana ve konuklarıma durumu açıklayabileceğini sanıyorsun ha?” Michael, jean’nın etrafında akbaba gibi bir kaç tur attıktan sonra “Kesin bir kaç sorun ve talihsizlik serisi yaşamışsındır.” Jean “Aslında tam olarak bende bundan bahsedecektim”
Galeri sahibi Michael(mişel) soğuk ve sinirli bir şekilde sırıttı “Senin bana anlatacağın bu hikayelere benim yada konuklarımın ihtiyacı var mı? Sence” Michael, Jeanin yere düşürdüğü tabloları yerden kaldırıp duvara dayadı sonra ellerini ovuşturup cebinden çıkardığı beyaz mendile elini sildi beyaz medilin boyalardan renga renk olmuştu.
Michael, piposundan sertçe çekip bıraktı ve iç çekti “Jean, jean, Jean sen iflah olmaz bir alkolikten başka bir şey değilsin, resimlerin üzerindeki boyalar kurumamış bile kurusa dahi hayal gücü ve ilham eksik resimlerin beş para etmez. Şimdi bu pisliklerini al ve defol ” jean biraz üzgün ve korkmuş bir şekilde “Sadece bir şans daha Michael biz eski dostuz, brigitte ha ne dersin? haftaya daha iyisini yapacağım hem sen hem ben kazanacağız”
Michael “Zavallı jean bu zaten senin son şansındı. Bunu kullanamadın ve bilmelisin ki seninle asla dost olmadık” Jean dizlerinin üzerine çöktü ”Eski günlerin hatırına michael dostum geçmişte Galeri de Casseli dostluğumuz için ret edip resimlerimi senin galerinde sergilemedin mi? Sayemde hem sen hem ben kazanmıştık”
Michael Hah! Galeri de Casseli onlardan daha fazla ödediğim için tercih etmedin ve artık sen bittin sen bundan sonra kendine ressamlık dışında bir iş bulsan hiç fena olmaz iyi geceler jean yada güle güle eski dostum.” dedikten sonra arkasına bile bakmadan giderken “BRİGİTTE” diye bağırdı.
Brigitte topuklu ayakkabısı ve şık elbiseleriyle koşarak hemen ardında yerini aldığında Michael “Hemen Vincent Bartolomeu ara tablolarıyla ilgilendiğimizi ve sergileyeceğimizi söyle” Brigitte “Ama michael sen vasat bir ressam olduğunu söylemiştin.” Michael soluna dönerek duraksadı Brigitte’ye bakarak şeytanca gülümsedi “Öğren artık brigitte, biz kime ünlü dersek bu paralı avanaklar ona ödeme yapacaklar ve ben bu paralı inekleri son kuruşlarına kadar sağacağım”
Bölüm 4:
Eve dönüş:
Jean, koltuğunun altına aldığı tablolarla galerinin arka kapısından bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun içerisine daldı. Birkaç adım atmıştı ki tablolardan birisi taşlardan birine takıldı.
Jean bir hışımla onu çektiğinde diğer tablolar yere düştü buna daha çok sinirlenen jean ayaklarıyla tabloların üzerine çıkarak tepinmeye başladı. Onları parçaladı ve yırttı.
Sonra duvar kenarında ısınmak için ateş yakan evsizlerin yaktığı ateşi görerek tabloları oraya kadar sürüdü ve ateşin içerisine attı. Bundan birkaç ay önce binlerce frank’a sattığı tabloları alev, alev yanmaktaydı. Kocaman bir alev topuna dönen tablolar evsizlerin şaşkın bakışları arasında şimdi dumanlar çıkararak yanıyordu. Yaşlı bir adam jeana bakarak “Çıldırmış bu adam uzak durun” dedi.
Jean Pierre Doboua caddede yürüyerek en yakın meyhanenin yolunu tuttu cebinde kalan üç beş kuruşla en ucuz şaraplardan içti. Yeterince içtiğinden emin olduktan sonra eline yarım kalan son şişeyi alarak oradan sokağa çıkıp evin yolunu tuttu. Işte şimdi tekrar hikayemizin başına döndük.
Paris’in karanlık sokaklarında sallanarak ilerleyen şu sarhoş adama bakın. İşte bu haftaki öykümüzün kahramanı Jean Pierre Daboia kendisi bir zamanlar yetenekli bir ressamdı.
Bıraktığımız yerden devam ediyoruz: Saatler geçmiş yağmur dinmişti. Loş ve karanlık Paris sokaklarında sallanarak ilerleyen jean bir yandan elindeki şarap şişesinden içiyor bir yandan da düşmemek için dengesini sağlamaya çalışıyordu. Artık her yer zifiri karanlıktı ve cadde’de bulunan sokak lambaları kentin bu tekinsiz sokaklarını yeterince aydınlatmıyordu.
Jean yavaş ve sallarak ilerlerken kendi kendisine mırıldanıyordu “Tanrım! Eğer varsan ve buralarda beni duyuyorsan söyle neden her şey tam yolunda giderken birden her şey tepe taklak olu veriyor.” Bir fırt şarap çektikten sonra tekrar mırıldandı “Lanet olsun bugüne kadar iyi bir insan olmak için elimden geleni yaptım dua ettim, günah çıkardım etrafa yardım ettim şu halime bak sen nasıl tanrısın ha!”
Karanlık bir sokak arasından geçen jean elindeki şişeyi ağzına dayayıp tekrar söylendi “Tanrım eğer varsan bir işaret gönder çok ihtiyacım var buna” şişenin içinde kalan son damlaları da mideye indirmek kaldırdığında başına sertçe bir darbe alarak kendisini yerde buldu. Zorla açabildiği göz kapaklarından elinde koca bir odun parçasıyla dikilen kıyafetleri yırtık pırtık iki tane tipsiz iri adamın silüetin ceplerini karıştırdıklarını hissedebiliyordu.
İçlerinden birisi küfürler edip yerde yatan jeani tekmelemeye başladı “Bu kadar süslenmene rağmen 10 frank mı? Lanet herif seni gebertmek lazım. Bir saattir soğukta bekliyoruz karşılığı 10 frank olamaz. ” iri adam saatlerce tekme ile jeanı öldüresiye dövdü . Jean’nın son hatırladığı şey suratına gelen sert tekmeydi.
Sabah sesler ve yüzüne gelen ıslaklıkla kendisine gelen jean gözlerini ovuştururken çocuklardan birisi “Tükürüğüm tam gözüne geldi gördünüz mü? Böylece ölmediğini anladık yaşıyor.” dedi o ve diğer çocuklar koşarak oradan uzaklaştılar. Zorla oturabilen jean her yerinin ağrıdığını hissedebiliyordu. Güçlükle duvara tutunarak ayağa kalktı köşedeki su birikintisinden kendisne baltığında “Aman tanrım ne yapmışlar bana? adeta bir cesede benziyorum” dedi.
Zorlukla uzun bir yürüyüş sonrasında yanından geçenlerin şaşkın bakışlarıyla arasında eve kadar geldiğinde kapının önünde çamaşır asan ev sahibesi madam Marion “Aman tanrım bay Jean pierre nedir bu haliniz? ” Jean “Birkaç kişinin saldırısına uğradım tüm paramı aldılar ve dünden beri kendimde değilim rahatça ölmem için bir kenara attılar.” Marion ona destek olup dairesine kadar çıkmasına yardım etti ve ona “Çok üzüldüm, kira için endişelenmeyin bay jean pierre galeriden ödeme aldığınızda yaparsınız” Jean sadece “Teşekkürler dedi” yatağın üzerine kendini attıp derin bir uykuya daldı.
Gözünü açtığında güneş yani doğuyordu. Kalkıp yüzünü yıkamak istediğinde eline değen yaralardan canı çok yanmıştı. “ELSA!”diye bağırdı “Sanırım çok geç kalmış olmalıyım elsa işe gitmiş olmalı”dedi kendi kendisine üzerinde paçavra haline gelmiş takım elibisesini ve gömleğini çıkararak çöpe attıp gardrobu açtığında içerisinde elsanın elbiselerinin olduğu kısmın boş olduğunu fark etti. Yarı çıplak “ELSA! ELSA! ” diye bağırarak merdiven boşluğuna yöneldiğinde Bayan marion “Bay jean pierre Aaa siz çıplaksınız” diyerek arkasını döndü. Jean “Elsa gitmiş onu gördünüz mü?” Marion “Şey! Evet masanın üzerine sizin için bir şey bıraktığını söyledi ve yakışıklı ve şık giyimli bir beyle birlikte ayrıldı.”
Jean içeri tekrar döndü masanın üzerinde muma dayanmış “Sevgili Jean Pierre” diye yazılı bir zarf duruyordu. Jean zarfı açıp okudu sonra buruşturup fırlattı. “Pis fahişe” diye bağırıp birkaç kez duvarı yumrukladı.
Bölüm 5:
İlham Perisi:
Aradan dört ay geçmişti. jean, elinde kalan herşeyi satmış şaraba yatırmıştı. Aslında imkanı olsa şarap içerisinde yüzmek isterdi ama artık bir şişe şarap alacak kadar parası bile kalmamıştı. Yaptığı resimleri artık kimse beğenmiyor almıyordu. Artık o isimsiz sokak ressamından bir farkı yoktu.
Ev sahibesine aylardır ödeme yapmadığından sabah erken saatlerde dışarı çıkıyor. Gece zifiri karanlıkta ses etmeden eve dönüyordu. Galeri de luivette Brigitte’yi ziyaret etti Brigitte ”Onu şöyle bir süzdü o eski havandan hiç kalmamış sanırım” dedi brigitte, Jean “Hadi sevgili brigitte şu tablolara bir bak sadece ihtiyaçlarımı karşılayacak kadarına razıyım aylardır kira veremedim 2 gündür kuru ekmek ve su ile ayakta duruyorum” Brigette “Sadece havan değil gururunda kalmamış al şu 5 frakı resimlerin artık burada istenmiyor Galeri de casseli denemelisin belki de” dedikten sonra arkasını dönüp gitti.
Jean içinden “Ah! Brigitte onlara çoktan sorduğumu bilsen belki 5 frankı da vermezdin” elinde tablolarla kalabalık ve kararmaya başlamış sokaklarda ilerlemeye başladı. Bir camekan üzerinde el ve göz birleşiminden oluşan asılı bir levha ilişti “İlham perisi falcılık – Ruhani danışman ve Astral seyahat”
Jean bir an gülümsedi “Aslında tam aradığım birazcık ilham” dedi kapının önünde dikilen yaşlı kadının yanından geçen jean’in arkasından “Cebindeki 5 frank karşılığında biraz ilham alabilirsin yakışıklı ” dedi. Jean bir an donup kalmıştı ve cebinde tamı tamına 5 frank vardı. Geri dönüp yaşlı kadına “ bu binlerce frank eden tabloya ne dersin?” dedi. Yaşlı çingene başını salladı “Şu an değerli olamadığını ikimizde biliyoruz”
Merak içerisindeki jean 2 şişe ucuz şarap yada merakını gidermek arasında bocalarken yaşlı çingene kapıyı açarak içeri daldı ve yuvarlak bir masanın karşısına oturdu. Eliyle jean’a tam karşısındaki tahta sandalyeyi işaret ediyordu. Yavaş adımlarla her ne kadar bundan emin olmasa da 5 frankı yaşlı kadın çingeneye uzattı.
Bölüm 6 :
Cehenneme bir adım:
Yaşlı kadın parayı alıp gögsünün arasına soktu hemen arkasındaki bulunan otlardan bir tutam alıp kibritle tutuşturdu. Otlar tütsü gibi tuhaf kokular çıkararak yanarken yaşlı çingene bazı kadim nakaratları tekrarlıyordu. Yaşlı kadın “Genç adam her ne olursa olsun benim sesimi duyduğunda takip et ve sakın başka kata inme ve çıkma bu ölüler diyarında hoş karşılanmaz bunu bilesin ”
Jean, otlardan yakılmış tütsüden mi? Yaksa başka sebepten mi? Bilinmez ani bir sersemlik sonrası derin bir kuyuya düşermişçesine bir girdaba doğru yuvarlandı. Ardından yere adımını bastığında etraf toz duman kırmızı ve gri karışımı sülfür kokusu ve kaynayan topraklar. Hayatında hiç duymadığı ve görmediği bir manzara ile karşı karşıyaydı. Dev yaratıklar değişik böcekler, akrepler yılanlar hiç bir zaman hayal edemeiyeceği turuncuya çalan renkler. Yaratıklar jeanı fark edince sinirlenip dokunmaya çalışsalarda onu çevreliyen saydam bir katman buna mani oluyordu.
Bir süre etrafta koştursada bazı yaratıklar onu takip ediyordu. Etrafındaki koruyucu tabaka çatlamaya başladığında bir ses onu çağırmaya başladı “Genç adam sesimi takip et acele et çıkış bu tarafta, sesimi izle” jean yaşlı kadının ona söylediğini yapıp olanca hızıyla o sesin geldiği tarafa koştu. Karanlı bir girdap içerisinden kendisine uzanan bir el gördü “Elime tutun genç adam tek kurtuluşun bu acele et” o anda yaratıklardan birisi elindeki silahla yukaru doğru yükselen jean’nın bacağına vurdu. Jean canın yandığını hissetti ancak önemsiz bir çizikti sadece o olanca gücüyle uzanan ele tutunup yukarı yükseldi ve ortalığın aydınlanmasını izledi.
Jean, gözünü araladığında yaşlı kadın parmaklarını şıklatarak “Hadi seans bitti genç adam gitmelisin artık kalk artık” diyordu. Jean ayağa kalktığında o korkunç şeyler aklına geldi “Ne yaptığını anladım” dedi “sen beni hipnotize ettin eski bir sihirbazlık numarası ama inanılmazdı. Aslında 5 frank etmez ucuz bir gösteri tütsü ve hipnoz“Yaşlı kadın onu dışarı doğru iterek “ne dersen de gitmelisin bir daha bu kadar ucuza olmayacağını bil yeter. Kalbim artık bu yolculuğa dayanmıyor seni o karmaşada zor buldum zaten şükretmelisin etmelisin. “
Jean, zorlada olsa kapının önüne çıktığında kadın ışıkları söndürüp kapıyı kilitlemişti. Saat baya geç olduğundan kendi kendisine “Neredeyse 1 saat yaşlı kadının tütsüleriyle uyumuş olmalıyım” dedi sessizce eine girdi yatağına oturup çizmelerini çıkardığında fark etti ki sol ayağının baldırından topuna kadar ince bir kesik uzanıyordu. Şaşkın, şaşkın yarayı inceledi sardı.
Jean pierre, geriye kalan haftalar boyu evine kapanıp resimler çizdi gördüğü her ayrıntıyı tek, tek resmetti otuz kadar tablo hazırlayıp onları Galeri de Cassel’e götürdü. Galeri sahibi Andre önce pek ilgilenmez gözlerle süzdükten sonra “Ooo modio mükemmel, perfekto ”dedi “Jean pierre, yarın üzerine daha uygun birşeyler giyip gel bende bunlar çerveleteyim” Jean, “kusura bakmayın ancak tek kıyafetim bu andre, else gittikten sonra pek moda ilgim olmadı” Andre cebinden çıkardığı bir tomar parayı Jean’a uzatırken “Genç adam umarım geçen sergide attığın kazığı bir daha bana atmazsın ” Jean başıyla onayladı “Artık dostlar konusunda daha seçiciyim Bay andre”dedi ve oradan uzaklaştı. Üzerine birkaç güzel kıyafet, parfüm bir demet çiçek ve yiyecek alarak erkenden evin yolunu tuttu.
Bahçede Çamaşırlarıyla uğraşan ev sahibesi madam marion jeanı bu kadar şık görünce Bağırıp çağırmaya başladı “ Bana 6 aylık kira borcun varken üzerine şık takımlar almaya utanmıyorsun bile pis herif, utanmaz” Jean hiç istifini bozmadan elindeki bir demet çiçeği madam mariona uzattı Madam marionun sesi aniden kesilmişti Jean “Bu size olan 6 aylık kira bu da gelecek 6 ayın kirası şimdi oldu mu?” Madam marion başını eğerek “Kusura bakmayın bay jean kabalığımı affedin siz nazik bir beysiniz” jean “unuttum gitti madam hayat zaten çok kısa” dedi ve dairesine doğru koşar adımlarla içeri gitti. Şok olmuş madam marion elinde bir miktar para ve kokladığı çiçekle olduğu yerde kalakalmıştı.
Ertesi gün sabah erkenden uyanan jean evdeki şarap şişelerini hepsini toplayıp kapının önüne koydu. Kendisi için kahve hazırladı neşeli bir ıslık ve salam ve kaliteli peynirle güzel bir kahvaltı yaptı. Sonra berbere giderek süslendi ve akşama hazırlandı. Galeri de Cassel’de görücüye çıkan tablolar 1 saati bulmadan tükenmişti bile sosyetik insanlar yine Jean pierre’yi alkışa boğdular tebrik ettiler.
Gecenin sonunda yüklü bir parayı ona taktim eden andre “Jean pierre gelecek ay daha fazlasını hazırlamalısın merakla devamını bekliyorum” dedi. Jean bir atlı faytona binerek evin yolunu tuttu. Odasına haftalarca kapanması ona yeni şeyler katmamıştı birkaç tablodan fazlasını yapamıyordu. Bir akşam üzerini kıyafetini giyip yaşlı çingeneyi ziyaret için onun dükkanına gitti.
Yaşlı kadın jean pierre’yi görünce “Seni bu kadar erken beklemiyordum” dedi. Jean “Geldim ve gelmek zorunda kaldım” dedi. Yaşlı kadın “sizin gibi meraklı insanlar Kendi sonlarını hazırlar dikkat et genç adam” dedi. Jean cebinden 100 frank çıkarıp yaşlı çingeneye uzattığında çingene “demiştim sana bu defa bu kadar ucuz değil 2700 frank vermelisin” Jean “Çıldırdın mı? Sen bunak ihtiyar bir servet istiyorsun” Yaşlı kadın “Değmez mi sence? Hayatını kurtarmasam orada çürür gidersin” dedi. Jean elini atıp cebindeki tüm parayı saydığında 2700 frank olduğunu gördü. Boynunu büküp “Haklısın son kuruşuna kadar değer hadi yapalım” dedi.
Yaşlı kadın Jean’ı masaya oturtuktan sonra “Bak genç adam bazı şeylerin şaka olmadığını anlamışsındır. Yapacağın hatanın bedelini ruhunla yada canınla ödeye bilirsin bu yüzden asla dediklerimin dışına çıkma herhangi bir denemede bulunma sadece iki dakikan var. Sonrasında var gücünle koş” Jean ağzını açıp tek kelime etmedi başıyla yaşlı çingeneyi onayladı. Aynı sahne tekrarlandı tütsü karanlık kuyu, girdap ve işkence gören ruhların alanı genzi yakan sülfür kokusu kaynayan toprak yanan sular.Tek kelimeyle korkunç bir manzara bunları tamamlayan çığlıklar.
Yaratıklardan birisi Jean’in tüm olanları izlediğini fark ettiğinde “Git buradan sen buraya ait değilsin bazı sınırları aşmak canını yakabilir” dedi jean hızlıca başka dehlizlere ve yolara daldı. Jean hayatta göremeyeceği insan aklı ve hayaline gelmeyecek şeylere şahit oluyordu. Büyülenmişçesine etrafı inceledi ve yaratıklardan uzak durdu. Aslında hayranlıktan çok korkunun kendisiydi bu Jean korkuyor ama bir o kadarda merakla araştırıyordu her şeyi çok uzaktaki vücudunu ürettiği adrenalini hissedebiliyordu. Karanlık dehlizin ucundan yaşlı çingenenin sesinini duyduğunda olanca hızıyla o yana doğru koşmaya başladı. Her ne kadar burası onu heyecanlandırsa’da Ilk kez geldiğinde yaptığı gibi kovalanmak hoşuna gitmemişti.
Sesin kaynağı olan ışığa ulaştığında bir el onu çekip tekrar bu tarafa sürüklemişti. Bir süre sonra kendine geldiğinde karşısındaki yaşlı kadın ter içerisinde bitkin bir biçimde sert öksürüklerle kendisine gelmeye çalışıyordu.
Yaşlı kadın sertçe öksürerek “Eğer istediğini aldıysan git buradan yabancı, artık bu şeyi yapmak benim için gittikçe zorlaşıyor.” dedi ve masaya yığıldı. Jean ayağa kalkarak kadını yokladı nefes aldığından emin olduktan sonra oturduğu tahta sandalyede asılı şık cekedini giyerek hemen evine dönerek çalışmaya başladı.
Bölüm 7:
Yeni Bir Adam:
Bir aylık çalışma sonrasında Galeri de Cassel Jean’ın yeni hazıladığı birçok tablo ile baştan sona bezenmişti. Galeri de Cassel’in sahibi Andre babasından aldığı bayrağı taşımaya çalışan bir girişimciydi ve eline geçen bu fırsatı iyi kullanmak için Paris’in tüm reklam panolarını bu sanat etkinliği için kiralayarak boy, boy ilanlarla duyurmuştu.
Açılış gecesi gelip çattığında Jean son derece şık kıyafetleri giyerek Galeri de Cassel’de yerini almıştı. Andre durumdan memnundu galerinin önü açılış saati yaklaştığında seçkin konuklarla dolup taşmıştı. Birçok ünlü ve zengin insanın içerisinde rakip galerinin sahibi Galeri de luivetten Michael ve yardımcısı güzel Brigitte onların arasındaydı.
Jean artık eski parlak günlerine geri dönmüştü herkesten ilgi vetaktir topluyor ve tanımadığı insanlar bile sırtını sıvazlıyordu. Ancak yaşadıkları ona ders olduğundan herkesten ve herşeyden uzak durmaya çalışıyor ikram edilen içkileri bile geri çevirip sadece bardağa doldurduğu su ile kadeh kaldırıyordu.
Güzel Brigitte ona hiç beklemediği anda yaklaşarak “Selam Jean, bakıyorum toparlanmışsın” Jean başını sallayarak onayladı “Evet, sayılır” dedi. Brigitte biraz onu süzdükten sonra “Şey aslında michael seninle iş konuşmak istiyor” Jean başını iki yana sallayarak “Aslında hiç iş konuşacak havamda değilim. Hayır” dedi. Brigitte “Jean işimi ve yaşadığım düzeni kaybedebilirim. Eski günlerin hatırına bir kaç dakika” Jean bu defa çok sinirli bir şekilde birada yüksek sesle “HAYIR!” dediğinde ziyaretçilerin bir anda onların üzerine kaymıştı.
Durumu kavrayan michael kalabalığı yararak hemen jean’ın yanına geldi. “Tamam Jean sana içki içmen için ısrar etmeyeceğim kusura bakmayın dostlar. “koluna girerek onu kenara çekip fısıldayarak “Bu insanların gözü önünde eski günlere dönmek hoşuma gitmez” Sonra brigette’ye dönerek “Aptak kadın, eski cazibeni kaybediyorsun sanırım seni değişmenin zamanı geldi. Şimdi kaybol” demesi Jeanı biraz daha kızdırmıştı.
Michael ağzındaki baklayı çıkarmıştı “Bak jean sen akıllı adamsın, bundan önemlisi biz eski dostuz bu ikinci sınıf bir sanat galerisi sana yakışmıyor. Çünkü biliyorsun ki en iyiler Galeri de luivette sergilenir değil mi?” Jean gülümseyerek “Bak michael sende biliyorsun ki Vincent Bartolomeu işi fiyaskoyla sonuçlandı ve yine bildiğin ve seninde dile getirdiğin gibi biz asla dost olmadık”
Michael pişkince sırıttı “Ha! Sen şu geçen yaptığım şakadan bahsediyorsun. Bütün bu olanlar seni kendine getirmek içindi bak hem nasıl işe yaradı değil mi? Ha!” diyerek jeanın sırtını sıvazlayarak onu kazanmaya çalışıyordu. Bu sıra onları fark eden andre panikle Jean ve michaelin konuştuğu köşeye doğru elinde bir kadeh kırmızı şarapla adeta koşturarak geldi. “Neler oluyor burada, Jean yine bu adam seni kandırmaya çalışıyor değil mi?” Jean gülümsedi. Fısıldayarak “Bana müsaade et pişman olmayacaksın” dedikten sonra bağırarak “Michael, demek yine anre’ye kazık atmamı istiyorsun?
Çünkü sen kime ünlü dersen o dur. Böylelikle bu paralı avanaklara tablo satıp onları son kuruşuna kadar sağabilirsin eksiğim var mı? Galeri de luivette’n mösyö michael” O kalabalık içerisinde trafik lambası gibi kıp kırmızı olan michael oradan hızla uzaklaşırken. Onu tanıyan birçok kişi arkasından küfürler edip söylenerek onu uğurluyorlardı. Andre ona yaklaşıp jean’ın elini sıktı. Üzgün vaziyette orada dolanmakta olan brigitte’yi gören jean, onu işaret ederek “Andre sanırım işsiz kalmış güzel bir bayana iş teklif etmek için geç kalmış sayılmazsın” Andre bir süre duraksayıp “Belki’de haklısın sevgili dostum”dedi.
Bölüm 8:
Son Yolculuk:
Müthiş gecenin ardından tekrar şaşalı günlere dönüş yapan Jean, güzel brigitte ile lüks bir semt’e taşınmış sefalet dolu günler sonra ermişti. Iki katlı evin bahçesinde çalışmalar yapan jean yaptığı çalışmalarda eserlerinde kendisini tekrar etmeye başladığını anlamıştı. Bu bir sanatçı için hazin bir son demekti.
Uzun süre düşüncelere dalan jean kendi kendine konuşuyordu “Yaşlı kadını ziyaret vaktim geldi sanırım” sonra aniden kalkarak hazırlandı ve bir atlı arabaya atlayrak doğruca yaşlı çingenenin dükkanına vardı. Dükkân kapalıydı etraftan soruşturduğunda yaşlı kadının bir süredir hasta olduğundan dükkanını açmadığını öğrendi.
Jean bu durumu kabullenmek yerine evini öğrenerek yaşlı kadının kapısını çaldı. Jeanın, uzun süre ve ısrarla kapıyı çalması üzerine yaşlı kadın öksürerek güçlükle kapıyı araladı “Genç adam ne istiyorsun benden?” Jean “Ne istediğimi biliyorsun yaşlı cadı” Yaşlı çingene “Senin dileğini gerçekleştirebilecek ne gücüm var ne de bu işi yapacak kadar istek”
Jean elini cebine atarak büyük bir deste para çıkardı ve yaşlı kadına uzatarak “Belki bu kadar para sende biraz istek uyandırır.” parayı gören yaşlı kadın parayı hızlı bir şekilde avuçlayıp kapıyı iyice açarak jeanı içeri buyur etti.
Tahta bir masanın üzeribde mum yakıp jeanı oturttu. Daha önceden aşina olduğumuz sahneler tekrarlandı. Jean bir anda kendisini çığlıkların ve ızdırabın içinde buldu etrafı araştırdı. Uzunca bir süre gezindi. Aradan geçen onca zaman sonunda dönmesi gerektiğinin farkındaydı ama giriş yaptığı yeri bulamadığı gibi yaşlı kadının çağrısını duyamadı. Bir süredir rahatsız ettiği cehennem yaratıkları jeanı fark edip etrafını sardığında yaşlı kadına seslenerek yardım istedi yalvardı ama o ses asla onu tekrar yukarı çağırmadı. Jean artık sonsuza kadar cehenneme aitti.
Çünkü yaşlı çingene tahta masanın başında hastalığa yenik düşerek ölmüştü. Astral seyahati kaldıramayan yaşlı bedeni jeanı oradan çıkaramamıştı. Onun ve jeanın cesedini yaklaşık 1 hafta sonra kokudan rahatsız olan komşuları tarafından bulunarak polise bildirilmişti. Jean artık çok meşhur bir ressamdı tüm gazeteler ondan söz ediyordu ve tabloları milyonlarca frank değerindeydi. Ancak Jean Pierre Doboua bulunduğu yerde hiç bir şeyin farkında değildi.