Yerli Malı Haftası Vardı Bir zamanlar
Eskiden Yerli Malı:
Çocukluğumuzdan hatırlayalım 12-18 Aralık tarihlerinde kutlanan haftaya yerli malı haftası diyoruz. Yerli Malı Haftası Vardı Bir Zamanlar. Bu günler çocukken en sevilen tarihlerdi herkes bir şeyler getirir ziyafet çekilirdi. Neler yoktu ki bu ziyafette: Kabak çekirdeği, yerli undan yapılmış börekler, leblebiler, fındık, fıstık, haşlanmış mısırlar, kekler daha sayamadığım bir sürü şey vardı. Çünkü yerli üretimin çok az olduğu bir dönemdeyiz, yine okulda çocukken öğrendiğimiz Türkiye kendi kendisine yetebilen ender Ülkerlerden biridir şeklinde anlatılırdı.
Şimdi Yerli Malında durum nedir? :
Son dönemdi yapılan yerli malı haftası etkinliklerine bakıyorum da şimdi çocuk olmak çok tatsız bir şey sanırım. Çünkü böyle bir hafta artık önemsiz ve birçok okul haklı olarak kutlamıyor. Sebebi yukarda anlattığım şey;
Mısır: Amerika(ABD)
Buğday: Rusya
Arpa: İngiltere
Pirinç: Rusya
Kuru Fasüye: Meksika, Kanada
Patates: Suriye
Saman: Gürcistan
Yeşil mercimek: Ukrayna
Pamuk: Hindistan
Soya: Arjantin
Bezelye: Kanada, Ukrayna
Artık yeterince tarım arazisi kalmadığından üretilmediğinden mi? yoksa nüfus artışıyla üretim yetmediğinden midir? Bilinmez. Ama kutlamakta ısrar eden birkaç okulu geçenlerde haber sitelerinden birinde gördüm. Her ne kadar biraz trajikomik olsa da bir kutlama yapmışlar. Neden gülüyorsun be adam diyebilirsiniz? Ama fotoğrafta çikita muz, ananas, Hindistan cevizi, kivi kaju fıstığı gibi tropikal meyveler görünüyor. Biliyorum kivi bir süredir Karadeniz taraflarında yetişiyor be cahil adam diyebilirsiniz, hadi muzda Anamur muzumuz var diyelim. Ama üzerinde Guetamala çikita yazan muzun niye arkasını çevirmezsin niye masanın üzerine koyuyorsunuz be adam demezler mi? ama herkeste rezil olmayalım mantığıyla acele ile alınmış tropikal ürünleri neden getiriyorsunuz? Peki, tamam ürünler hadi kivi Karadeniz, muz Antalya yedik diyelim. Size soruyorum ey cemaat peki Ananas, Hindistan cevizi, Kaju Anadolu’nun neresinde yetişiyor. Size biraz yerli malı haftasının çıkış hikâyesinden bahsedeyim.
Genç Türkiye’nin ilk yılları halk perişan üretim yok haliyle her şey ithal ediliyor. Atatürk 1923 yılında İzmir iktisat kongresinde yerli malı kullanımın ve tasarrufun öneminin anlatıldığı bir toplantı yaparak konuyu kanunlaştırmıştır. Toplantıdan çıkan sonuç yurdun bağımsızlığının korunabilmesi için yerli malının üretilmesi ve kullanılması önemlidir. Devlet ve millet yerli malı üretmeli ve kullanmalı ki hem para yurtta kalsın hem de üretimde istihdam sağlansın.
Atatürk’ün Projesiydi Yerli Malı
Aynı günlerde Yalova’da Atatürk bir akşam yemeğinde masa başında kurmayları ve gazetecilerle yemekteyken konu açılır. Herkes konu hakkında fikrini söylemektedir. Kimi endüstrinin gelişmesi buna paralel olarak kalitenin artması aksi takdirde kimsenin böyle bir malı almayacağı kullanmayacağı söylendi. Bu sebeple herkes yerli malı almalı ve kullanmak zorunda bırakılmalıydı. Herkes yerli malı yemeli, yerli malı giymesi zorunlu olmalıydı.
Küçük bir Tasarruf hikayesi:
Bunu biraz daha açacak olursak ve örnekleyecek olursak şöyle; Bir iş yerinde tasarruf yapılacak buna tüm personel uyacaktır. Bu sebeple yazıcıya konulan kağıtların arkasına çıktı alınacaktır. İlk gün herkes uyar bu yasağa sonra patron der ki “Ben patronum ne uyacağım lan bu yasağa” yeni kağıt kullanmaya başlar, bunu gören diğer müdürler “Biz patronun vekili sayılırız bizde patron gibi yapalım. Bir süre sonra çalışanlarda durumu görür “Müdürler çalışan değil mi? elin enayisi biz miyiz ?” Tasarruf filan edilmez anlayacağınız.
Büyük lider durumu kavramıştır. Paşalar, vekiller, bakanlar demişlerdir ki “S*tir et bizi pas geç paşam bizi katma biz idareciyiz halka yasa çıkaralım uymayanı cezalandıralım” Bir süre söylenen her şeyi dikkatle dinledi düşündü. Atatürk “Devlette, millette yerli malı kullanmalı. Bir lider olarak buna benim öncülük etmem gerekli. Bu sebeple önce ben yerli malı kullanmalıyım.” Hizmetine bakanlara “Gardıropta ne kadar elbisem varsa çabuk buraya getirilip köşkün önünde yakılsın” der.
Çünkü paşa tüm takım elbiselerini o zaman dek has İngiliz kumaşından diktirmektedir. Bu ithal kumaşlar Avrupa ve ya İsviçre üzerinden gelmekteydi. Yakılsın emri üzerine ortalık buz keser kimse ağzını açarak karşı çıkmaz ya da paşam ne yapıyorsunuz? diyecek cesareti bulamaz. Masa’da bulunan Ulus gazetesi yazarı Falih Rıfkı Atay:
“Paşam böyle yakacağınıza hepimize birer tane verseniz biz de hatıra olarak saklasak” demesi üzerine paşa’nın emri ile herkese birer takım elbise verilir.
Ertesi gün paşanın talimatıyla Beyoğlu’nun tanınmış terzilerinden Arman Yalova köşküne getirilir ve yerli kumaştan elbiseleri dikilmeye başlanır.
Üretim ve kalitenin artması için Atanın terzilerinden birisi olan Levon Kordonciyan ve bazı iştirakçilerin girişimleriyle 11 Temmuz 1933 Sümer bank kurulur. Bu sayede yerli ve milli kumaş üretimimiz kalite ve çeşit olarak iç piyasaya sunulmaya başlanmıştır.
Takvimler 1946 yılını gösterdiğinde meclisten çıkarılan yasa ile yerli malı haftası resmileştirilmiştir.Artık bu hafta okullarda temsiller ve şiirler, etkinliklere kutlanacak çocuklara özendirilecektir..
Kenan evren dönemine yani 1980’lere gelindiğinde aslında yıl olarak 1983 yılında yerli malı haftasının adı “Tutum, Yatırım ve yerli malı haftası” olarak değiştirilmiştir. Aklımızda tek kalan slogan:
“Yerli Malı Yurdun Malı Her Türk Bunu Kullanmalı”